Page 284 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 284

Tasavvuf Sohbetleri 5                                   279

          âlim varmış. Doğuda, şarkta âlimler çok olur, bu hepsinden daha
          çok âlimmiş. Demiş ki:
            — Seyyid Sıbgatullah’ın zahir ilmi yoktur, bu insanları niye ba-
          şına toplamış. Bu insanları aldatıyor, kandırıyor. Ben ona gidip ağır
          dinî, tasavvufa ait meseleler sorayım da insanlardaki olan itibarını,
          kıymetini kırayım.
            On tane çok ağır tasavvufa ait soru hazırlıyor ve onun huzuruna
          gidiyor. Daha hemen o soracağı soruları sormadan onun aklından
          sorular alınıyor, gönlünden siliniyor, unutuyor.
            Ama Seyyid Sıbgatullahi Arvasî Hazretleri onun unutmuş oldu-
          ğu hem sorularını hem cevabını söylemeye başlıyor. Birini söylü-
          yor,  diyor  ki  bu  tesadüftür;  sonra  ikincisini  söylüyor,  tesadüftür.
          Dördüncüsünü,  beşincisini  söylüyor,  daha tesadüf  diyemiyor.  Di-
          yor ki ne tesadüfü bu, ayaklarına kapanıyor. Kendisini ona teslim
          ediyor, hocalığından da vazgeçiyor.
            Hâlbuki çok talebeleri var, molla yetiştiriyor, onlara icazet ve-
          recek. Onlara ben bundan vazgeçtim, bırakın gidin diyor. Ben bul-
          dum bulacağımı, diyor. Artık ona hizmet etmeye başlıyor.
            Seyyid Sıbgatullahi Arvasî Hazretleri’nin cemaatinde çok âlim-
          ler  varmış.  Cemaatin  içerisinde  çok  hocalar  varmış.  Fakat  Halid
          Oleki’yi namaza geçiriyormuş.

            Bir gün gönlüne gelmiş ki:
            — Buna gavs diyorlar ama gavslar insanların bilgisini elinden
          alırmış.  Hakkikaten  gavs  ise  ben  namaza  geçiyorum.  Benim  de
          bilgimi alsın.
            Namazı  kıldırmaya  geçmiş.  Fatiha’yı  değil  Subhaneke’yi  bile
          okuyamamış.  İkilemiş,  düşünmüş,  olmamış.  Gavs  arkasındaymış,
          gavsı çekmiş yanına, o namaza devam etmiş. Tamamen gavs oldu-
          ğuna tatmin olmuş.
            Burada efendiler, silsileyi okuduğumuzda gavs-ı azam geçiyor.
          Bakın şeyh efendilerimizin bizim büyüklerimizin isimleri hep ku-
          tup,  gavs  geçiyor.  Zaten  öyledir,  bütün  kutuplar,  gavslar  Nakşî
          tarikatından ve bizim koldan gelmişler.
   279   280   281   282   283   284   285   286   287   288   289