Page 76 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 76
Tasavvuf Sohbetleri 5 71
Canım bizim de ruhumuz var. Bizim ruhumuz bir kafesteki ka-
palı kuş gibidir. Onların ruhu o kafesten çıkmıştır.
Bular ruh-u musaffadır ki “cem’ül cem”e varmışlar
Cemi’den farka gelmişler…
Öyleyse onların ruhu Evliyaullah’ın ruhu kafeste kapalı bir kuş
gibi değildir. Ama bizim ruhumuz kafeste cesedimiz onu kapatmıştır.
Onlarınki niye kapatmıyor? Onları Allah kapatmamış, onlara öyle bir
yetki vermiş ki artık ruhları salahiyet sahibi olmuş, yetki sahibi ol-
muş. Onların ruhları nefsin esaretinden kurtulmuş. Bizim ruhumuz
ise nefsin esaretindedir. Onun için kafeste kapalı bir kuş gibidir.
Muhittin Arabi Hazretleri’ni hapsettiler. Müridi onu zindanda
görmeye ziyaretine gitti. Fakat şeyh efendisini görmeye gittiğinde
üç şeyi ondan öğreneceğim diyor. Hakkikat, kanaat ve sabır’ı öğ-
reneceğim.
Şeyh efendisi ellerini açıyor bir dua ediyor bir maide, gaipten
buharlı sıcak bir yemek geliyor.
— Ye oğlum, diyor, sürüyor önüne.
— Efendim beraber yiyelim.
— Ben bunu senin için istedim oğlum, diyor.
Kendisi dağarcığında bir hafta, on günlük kurumuş arpa ekme-
ğini çıkarıyor. Bir tasın içinde suya koyuyor, yumuşasın da yiye-
bilsin diye.
— Bak Cenâb-ı Hakk bana bunu rızk olarak vermiş, ben buna
kanaat ediyorum. Ben bunu senin için istedim. Sen ye, diyor.
Müridine o buharlı yemeği yediriyor, kendisi yemiyor.
Ezan okunuyor. Vakit oluyor, namaz kılacaklar. Hemen duvara
bir işaret ediyor, duvardan bir kapı açılıyor.
— Oğlum, git camiye namazını kıl.
— Efendim beraber gidelim.
— Yok, bu kapıyı ben senin için açtım, git diyor. Sen ki geldin
hakikat, kanaati öğrenmeye. İşte hakikat, kanaat buydu. Cenâb-ı
Hakk bana her istediğim zaman buharlı sıcak, etli, tatlı, sütlü her ne