Page 150 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 150
Altın Silsile 133
Nasıl ki bir insan veli olunca tayyi mekân, gayb-i rical makamı-
na ulaşmıştır. Tayyi mekân, gayb-i rical makamı haktır. Ama bu
velilere verilmiştir.
Havace Abdulhalik Gücdüvani Efendimiz Hazretleri velayetini
aşikâr etmiş. Bu velilerden (emirledir bu da) zaman zaman velayet-
lerini izhar edenler olmuş. Ama gizleyen de olmuş. Ama bu niçin
böyle oluyor? Bilemeyiz onu. Zamana göre, adamına göre, muhiti-
ne göre, yerine göre velayetlerini izhar etmişler. Velayetini izhar
edince; velayeti görsek var ya, biz Evliyaullah’ın velayetini görsek
dünyadan büyüktür, onun velayeti dünyaya sığmaz. (GBT)
...
Reşahât ‘ta yazar, Evliyâ-yı Kebîr isminde bir meşayih. Daha
81
tarikata girmeden hocasından okuyormuş. Çok okumuş hoca-
sından. Hocası da Abdulhalik Gücdüvani Hazretleri. Bizim Hatm-i
Hâce’nin kurucusu. Aynı zamanda teveccühü yapan zât. Onun
zamanında oluyor bu olay.
Abdulhalik Gücdüvani Hazretleri kasaptan et almış, eti sardır-
mış. Ambalajlı, içerisi görünmüyor. Eve götürüyor. Evliyâ-yı
Kebîr de ona rastlıyor:
—Efendim, elinizdeki paketinizi ben taşıyayım, diyor.
O da vermiş. Evine kadar gitmişler. Ayrılırken diyor ki:
—Bu paketin içerisindeki et. Biraz sonra gel. Yengen pişirsin
de yiyelim. O da peki diyor.
Bir saat sonra hanımı eti pişiriyor. Beraber yiyorlar. O eti yer-
ken gönlünde bir sevgi oluşuyor. “Sevilen sevdirmedikten sonra,
seven sevemez.” Sevdirdi ama nasıl sevdirdi? Bir ufacık paketi
evine kadar taşıdı. Onun da hoşuna gitti. Onun için sevdirdi.
Aslında Evliyâ-yı Kebîr’in hocası başka birisi idi. Ayrıca
“Kebîr” ismi ona sonradan verildi. O sevgi onda o kadar ileri git-
miş ki artık onu okutmaz, dershâneye götürmez olmuş, ilmini de
bitirmek üzereymiş. Bir gün gitmiyor, iki gün gitmiyor. Hocası
81 Reşahat Ayne’l-Hayat, Mevlana Ali b. Hüseyin es-Safi, terc: Necip Fazıl Kısakürek