Page 151 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 151
Gülden Bülbüllere
bunu aramaya başlıyor. Abdulhalik Gücdüvani Hazretleri’nin soh-
betinden ayrılamıyor ki gitsin. O kadar çok seviyor onu ve sohbet-
lerini.
Sonra hocası bunu aramış. Demişler ki:
—Gitmiş, Abdulhalik Gücdüvani Hazretleri’ne mürit olmuş.
Hocası çok kızmış:
—Vay gitti, o cahillere mi uydu? Ben şöyle yaparım, böyle ya-
parım, demiş. Aramış, bulmuş:
—Niye gelmiyorsun? demiş.
—O da hocam ben artık ders öğrenemiyorum, demiş.
—Niçin? diye sorduğunda cevap vermiş:
—O mübareğin sevgisi o kadar içime doldu ki, ders yapamıyo-
rum. Satırlara bakıyorum, satırlar birbirine karışıyor, demiş.
Hocası tenkit etmiş. Aradan birkaç gün geçmiş. Yine bununla
karşılaşmış, kızmış. Üçüncü defa rastlamış, yine kızmış. O gece
hoca bir günah işlemiş. Günah-ı kebâir işlemiş. Bir taraftan da
hocası olduğu için saygı gösteriyor. “Niye bana böyle yapıyor-
sun?” demiyor. Ama üçüncü karşılaşmalarında, hoca ağzına geleni
söylüyor, söylüyor, o da susuyor. En son ayrılırlarken diyor ki:
—Hocam sen gece şu günah-ı kebâiri işlersin, gündüz de Allah
yolunda gidenlerin yolunu kesersin, diyor.
O zaman hoca sanki kurşunla vurulmuş gibi şaşırıyor. Bunların
hak yolunda olduğunu, üç günde keramete ulaştığını kabul ediyor.
Bu defa hoca ayaklarına kapanıyor.
—Aman diyor. Hakkını bana helal et. Sizin yolunuz da hak
şeyhiniz de hak, sözünüz de hak. Beni de o dergâha kabul edin,
diyor. Onu da götürüp dergâha kabul ettiriyor.
İşte buradan anlıyoruz ki meşayih sevgisi ne büyük sevgidir ki
dünyayı bir defada içerisinden çıkarıp atıyor. Allah’ın emri olan
ilmi de atıyor insan içinden. İlimin de bir makama kadar geçerliliği
var. O ilimden de geçmesi lazım. Geçemiyor, mürşitsiz geçemiyor
o ilimden. İlim de bir perdedir. İlim de bir varlıktır. Götürür, götü-
rür bir istasyona kadar götürür. Orada kalır. Oradan öbür tarafa da