Page 299 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 299
Gülden Bülbüllere
O köy de dağın dibindeymiş. Köyün üstünde kayalıklar varmış
tepede, rampa kayalıklar. Akşam ezanı da olmuş, geçmiş. Fakat
yine it, kurt belli oluyor. İnsanlar mesela kadınlı, erkekli görünen-
ler o vaziyette belli oluyor.
“Köye şeyh efendi Hazreti Pirle biz giriyoruz, o köyden öyle
adamlar köyden çıkmış kaçıyorlar. Dağa yokuşa taşların arasına
hep giriyorlar. Ama bakıyorum ki o köyde o kadar adam da yok.
Ve öyle adamlar da görmedim ufacık ufacık adamlar. Ama çok
hareketliler. Hem ufaklar hem çok hareketliler ve çoklar da diyor.
Allah Allah kendi kendime dedim ki bu kadar adam bu köyde yok-
tu. Bunlar nereden geldiler? Ben küçük adamlar bu köyde hiç gör-
memiştim. Bu karanlıkta bunlar nereye gidiyorlar, dağa yokuşa
kaçıyorlar?”
Hazreti Pir bana döndü diyor ki:
—Dede biliyor musun bir köye Evliyaullah gelirse oradan şey-
tanlar, cinler kaçarlar.
Yemin ederim, gözümle gördüm onlar dağa yokuşa kaçıyorlar.
Meğerse cinler kaçıyormuş. İşte o zaman Cenabı Hak “Benim is-
mimi, habibimin ismini anarsan, sığınırsan eğer onun şerrinden o
94
zaman kurtulursunuz ” (31.1.1984, Konya)
...
Piri Sami Hazretleri’nin ikinci halifesi Hacı Abdurrahman
Efendi, vefat etmişti. Mübarek Paşam Hazretleri onun taziyesine
gidelim diye buyurdular. Gittik. Öğleyi kıldık. İkindi namazında
onun tekkesinde idik. Kısa günler. Hacı Abdurrahman Efendi, de-
demle ihvan kardeş. Babamla da medrese arkadaşı. Çok da âlim-
miş. Orada yine dedemin bacanağı varmış. Hacı Hafız Efendi o
köyün eşraflarından. Çok akıllı, çok âlim. Sözü sohbeti belli.
Ulemâ ile meşayihlerle dostluğu olmuş, sohbeti düzgün olan bir
zat.
94 Nas 114:1-6

