Page 296 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 296
Altın Silsile 279
…
Şeyh Efendimiz’in zamanında gördük. Çavuş isminde birisi
vardı. Tekkede çok samimi hizmet görürdü, ahlâk-ı hamîde sahibi.
Bütün ihvanların her zahmetine katlanıyor.
Şeyh Efendisi dünyasını değiştirdikten sonra gitmiş köyüne,
evine. Bir tane oğlu, iki tane kızı var. Birisi deli, birisi akıllı. (An-
nemin annesinin köyü. Dedem de orada bir süre kalmış.) O köyde
ona sofu diyorlar, çavuş diyorlar.
Fakat sanki hiç dünyada değil. Kendi başına yaşıyor. Köy işleri,
bağ işleri ile hiç ilgilenmiyor. Şiddet-gazap diye bir şey yok. Ufak
bir çocuk gitse de sakalını yolsa ona bile kızmıyor. Biraz büyük ve
şımarık olan çocuklar alay ediyorlar.
Bu ne yapıyordu? Evden çıkıp camiye gidiyordu. Camiye gi-
derken alçak bir sesle vird edinmiş.
Ebterim gönülden evlâdım yoktur
Yuvasız bir kuşam bilâdım yoktur
Senden gayrı sâhib-irşâdım yoktur
Andelîbim bu gülşâne gelmişem
Bu onun zikri, evden camiye gelirken söylüyor. Camiden eve
gelirken söylüyor. Tarlasına gidiyor, bunu söylüyor. Tohum eki-
yor, bunu söylüyor. Düven sürüyor, bunu söylüyor.
Bir ilkbahar günü mayıs ayında… Köyün en büyük nehrinde
çocuklar oynarken yedi yaşında oğlu suya gidiyor. Günlerden Cu-
ma. Hoca daha camiye gelmemiş. Bu da yine söylüyor: Ebterim
gönülden… O sırada feryat kopmuş. Çocuklar bağırmışlar. Arka-
daşlarının suya düştüğünü söylemişler. Demişler ki:
—Sofu, senin oğlun boğulan! Demiş ki:
—Sahibi verir, sahibi alır.
Hiç kendini bozmamış. Getirmişler çocuğun cenazesini kılmış-
lar. Ne gitmiş bakmış ne de el sürmüş. Yine aynısını söylemiş.
Ebterim gönülden evlâdım yoktur
Yuvasız bir kuşam bilâdım yoktur

