Page 167 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 167

Gülden Bülbüllere                                                   162

          Gülden Bülbüllere 4-11

          Herkes bir can sahibi, herkes canan ilinden gelmiş. Ama herkes Leyla
          ile Mecnun gibi olamıyor. Leyla ile Mecnun olmak için ikinci bir gidiş
          geliş lazım. Niye Leyla ile Mecnun olamıyor?
          Mecnun zahirdeki iradesiyle öyle bağlandı ki Leyla'yı çok sevdi. Arz
          üzerinde,  dünya  üzerinde  artık  daha  Leyla  kadar  onun  sevdiği  bir
          kimse  yok.  Haşa  estağfurullah,  Allah'ı  da  biliyor  fakat  Allah'ı  da  bu
          kadar sevmiyor. Ama Leyla'nın sevgisi onu Allah'a ulaştırmış.
          Nedir  bu?  Öyle  inanmak  lazım  ki  her  şeyi  güzel  gösteren  Allah'tır.
          Çirkinleri de çirkin gösteren Allah'tır. Öyleyse Allah'ın Celal sıfatı var.
          Görünen Celal sıfatı tecellide nedir? Orada muhalefetler, çirkinlikler
          görünür,  kötü  şeyler  zuhur  eder,  kötü  şeyler  görünür.  Ama  Cemal
          sıfatı  tecelli  ederse  bütün  güzellikler  meydana  gelir.  Bak  kelamı
          kibarda "Cümle hüsnün anesi" dendi, bütün güzelliğin anası.
                 Aşk u muhabbet hânesi âlem anın dîvânesi
          Âlem deyince, bir meşayihin âlemde, yeryüzünde sayılmayacak kadar
          çok  sevenleri  var,  hep  onun  divanesi  olmuş.  Sevmişler  ki  divanesi
          olmuşlar.
          Bu “Aşk u muhabbet hanesi” nin burada iki anlamı var:
          Bir;  dergâhında  ihvanların,  Müslümanların  toplanıp  da  orada
          muhabbet  etmeleri,  zikir  yapmaları,  sevişmeleridir.  Bu  Allah'ın  emri
          değil  mi?  Allah,  Cenabı  Hak  “Allah  için  bir  araya  gelin,  Allah  için
          birbirinizi  sevin,  Allah  için  konuşun.”  buyuruyor.  İşte  “Aşk  u
          muhabbet hanesi” o dergâhıdır.
          Bir de Evliyaullah'ın gönlüdür.
          Onun gönlü bütün ne yapmış? Allah'ın sevgisini cezbetmiş. Bu sefer
          de kabiliyetine göre, istidadına göre, anlayışına göre, isteğine göre bu
          nimeti Allah'ı sevenlere dağıtıyor. Yoksa bu feyiz, muhabbet herkeste
          müsavi değil, bir değil. Bak buyuruyorlar ki,
          —Bir  müridin  kalbine  en  az  bir  parmağım  kalınlığında  feyiz
          geliyordur. Gelmese mürit olmaz, sevmez, sevemez, diyorlar.
          Zaten  rabıtanın  tarifinde:  Başparmağım  kalınlığında  feyzi  İlahi
          meşayihin, şeyh efendimin iki kaşının arasından kalbime akıyor.
   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171   172