Page 258 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 258

Aşk ve Mahviyet                                                     253
          İspat  ediyor,  yani  şahidim  diyor,  ben  bunu  gördüm.  Bir  sinek  bir
          kartalı vurur mu? Bir kartal 100 bin tane sineği taşır sırtında. Kartal
          100 bin tane sinek de olsa, alıp alıp götürür.
                 Bir sinek bir kartalı
                 Kaldırdı çaldı yere
                 Yalan değil gerçektir
                 Ben de gördüm tozunu
          diyor.  Ama  burada  efendiler,  işte  o  kartaldan  mana  nedir  biliyor
          musunuz?
          Niyazi  Mısrî  Hazretleri  çok  büyük  bir  âlimmiş.  Yunus  Emre’yi
          imtihana  gitmiş.  Yunus  Emre’nin  de  hiç  ilmi  yok,  ne  yapmış?  O
          Niyazi Mısri Hazretleri’ni orada yenmiş. Nasıl yenmiş? Onun ilmini
          elinden  almış,  ilmini  silmiş  gönlünden,  kafasından,  artık  hiçbir  şey
          bilmiyor. Onu kendisine mahkûm etmiş. Niyazi Misrî Hazretleri onu
          imtihana gelmişken, onun ayaklarına kapanmış ve beni affet, demiş.
          Af dilemiş, ona teslim olmuş.
          Evet,  işte  bu  kartaldan  mana  ilmiyle  mağrur  olan,  ilmiyle  kendisini
          yüksek gören, bir âlimdir. Ama işte ilmiyle âlim olmak için tevazu ehli
          olacak. Amelsiz olmaz, ama amelin en büyüğü tevazudur.
          Bizim tarikatımızda da tevazudan büyük amel yoktur, büyüklerimizin
          emri de böyledir. Bizde en büyük amel tevazu, alçalmaktır.
          En büyük keramet, keramet isteriz ya, bizde en büyük keramet takva
          sahibi olmaktır. Takva: Havf, Allah korkusu. “Hikmetlerin başı Allah
          korkusu.” değil mi? Cenabı Hak “Muttaki olun.” diye bize emrediyor.
          Muttaki,  takva  sahibi  olan  kurtulur;  muttaki  olmayan  kurtulamaz.
          Ama  muttakinin  kim  olduğunu  Cenabı  Hak  bize  bildiriyor.  Ne
          buyuruyor?  “Sizin  en  çok  muttaki  olanınız,  en  çok  Allah’tan
          korkanınızdır.”
          Evet, onun için demek ki bize göre, şeriata da göre, bütün inananlara
          da göredir; fakat hepsi böyle amel edemezler.
          Bilmek kolay da tatbikatı çetindir. Bir şeyi bilmek kolaydır ama onu
          yapmak çetindir. Onun için burada tevazuyu, bütün ne kadar inanıp
          da  inancını  yaşayanlar  varsa  bilirler.  Ama  tatbikatını  yapamazlar,
          amelinden geçemezler.
   253   254   255   256   257   258   259   260   261   262   263