Page 286 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 286
Aşk ve Mahviyet 281
Evet, işte meşayihi seviyorsa Allah için sevmiş, başka şey için değil.
Annesi değil, babası değil, akrabası değil, ahbabı değil. Ne için
sevmiştir? Allah için.
Resulullah’ı sevmişse, zaten Resulullah sevgisi Allah sevgisidir.
Allah’ı sevmişse zaten Allah sevgisi, fark etmez.
Ama yalnız bir müritte hâl olabilir. Eğer bir mürit esma nuru ile idare
ediliyorsa o, şeyh efendiyi çok sever. Ama zâhirde de o şeyh efendi
Resulullah falan değildir. Hatadır, bu isyandır, bu şirktir. Ama gelin
hakikate, sevebilir. Resulullah Efendimiz’den fazla sevebilir. Ama o
sevgi neyin sevgisi? Resulullah’tan geliyor. Resulullah’a nereden
geliyor? Allah’tan geliyor.
Bak, şimdi müridin bir tanesi camiyi temizliyormuş. Hızır (a.s) geçmiş
onun karşısına, demiş ki:
—Yüzüme bak, mürit de
—Benim bakılacak yüzüm var, başka yüze bakmam ben, demiş.
Birini tam seven öbürlerini sevemez.
Demiş:
—Ben Hızır’ım.
—Benim Hızır’ım da var, demiş.
Evet, her şeyh kendi müridinin Hızır’ıdır.
Bu ihlâstır. Tarikatın bir şartı da ihlâstır.
Eğer mürit şeyhini vaktin Hızır’ı bilmezse ondan feyiz almaz veya
arasında vaktin kutbu vardır. Vaktin kutbu derecelenerekten Hızır’dan
emir almaz. Hızır onların emrindedir. Hızır, vaktin kutbundan,
gavsından ileri değildir.
Peki, demiş:
—Ben senin şeyh efendine feyiz veririm.
—Feyzi ben şeyhimden alıyorum.
Ne yaptıysa yüzüne baktıramamış. Ondan kurtulmak için keskin bir
cevap vermiş. Demiş ki,