Page 131 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 131

Tasarruf                                                119

          şeylerle beni mutlu etmişti, ama bunları da zihnimden silmişti. Bana
          göre bu tam bir kerametti.


            Pek  çok  insan  gibi  benim  de  zihnime  takılan  bir husus  vardı;
          Eyüp Sultan Camii’ne Cuma namazı için giderken bizzat sormuş-
          tum: “Hak tarikatların hepsi bir şekilde Peygamberimiz’e bağlı ol-
          duğu hâlde, neden farklı sözlerle zikir yapıyorlar?” Cevap olarak
          şunu ifade ettiler: “Peygamberimiz 23 yıl boyunca bilinen, müekked
          sünnetleri dışında muhtelif şekillerde zikir ve ibadetler yaptı. Her
          tarikat kendine verilen derse göre zikir yaparak bu sünnetlerin yaşa-
          masına hizmet eder ve böylece nefsini terbiye ederek ruhunu inkişaf
          ettirir. Bunların hepsi emirle olur. Kimse kendine göre ibadet seçimi
          yapamaz.” Bir de “Bazı tarikatlarda zamanla farklılıklar görülüyor.
          Bunlar da mı emirle veya izinle yapılıyor?” diye sordum. Yine te-
          bessüm ederek yüzüme baktı ve şöyle dedi: “Emin olun ki böyledir
          hocam.” Benim en çok duyduğum sözlerinden biri de şudur: “Bize
          bazı adamlar geliyor, ilmihâl bilgileri dışında ve hatta onların zıd-
          dına şeyler soruyor, fetva istiyorlar. Biz böyle bir şeye nasıl alet ola-
          bilir, dini nasıl değiştirebiliriz?”


            Bazı hocalar Abdurrahim Reyhan Efendi’nin etrafında insanların
          toplanmasından rahatsız olurlar, onu çekemezler. O’nun ilmî bilgi-
          sini denemek maksadıyla ziyaretine gider, kasıtlı sorular sorarlar. O
          günlük sohbetini yaparken orada bulunanlardan biri “Efendim siz
          mürşitsiniz. Tamam da biz hiç kerametinizi görmedik.” der. Abdur-
          rahim  Reyhan  Efendi  bu  soru  karşısında  şu  müthiş  cevabı  verir:
          “Ben kerametim var demedim ki siz benden keramet beklersiniz!
          Ben sadece bir itfaiye eri gibi yanmakta olan insanları yangından
          kurtarmaya çalışıyorum. Allah’ın emirlerini öğretmeye çalışıyorum.
          Bu kapıya gelenler de o niyetle geliyor. Asırlar önce sizin sorduğu-
          nuz sorunun aynısını Şah-ı Nakşıbendî Hazretleri’ne sormuşlar. O
          dönemin insanları da sizin gibi mürşitlerinden keramet beklerdi. Bir
          gün Şah-ı Nakşıbendî Hazretleri’nin talebeleri diyorlar ki “Efendim,
          sizden niçin bu kadar az keramet zuhur ediyor?” Hazret soranlara şu
          cevabı  veriyor:  “Omuzlarımızdaki  bunca  günah  yüküne  rağmen
          ayakta durabilmekten daha büyük keramet mi arıyorsunuz?”
   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135   136