Page 133 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 133

Tasarruf                                                121

                                 Mustafa Erişen

            Abdurrahim Efendim çok merhametliydi, merhamette zirveydi.
          Mesela  ihvanların  hastalıklarını  kendi  üzerine  alırdı.  Yaptığımız
          yanlışlardan  dolayı  Allah  tarafından  bize  verilen  cezaları  üzerine
          alır, bizim yerimize çekerdi. Biz rahat ederdik ama o devamlı hasta-
          lıklarla uğraşırdı. Aslında birçoğu onun kendi hastalıkları değildi.
          Birisi hastayım dese onun hastalığını üstüne alır, o kişinin hastalığı
          geçerdi.
            Mesela Abdulkerim amca (Artist Dede) vardı. Kurtköy’de hatme
          vardı,  biz  de  buradan  (Çankırı’dan)  gitmiştik.  Teveccüh  olmuş
          muydu hatırlamıyorum, o arada Abdulkerim amca yüz felci olmuş,
          ağzı böyle dönmüştü. Efendim’e durumu arz edildi. Efendim de “ge-
          çer inşallah” dedi. Sabaha baktık ki Efendim yüz felci olmuş, saat
          sekizde hastaneye götürdüler. Abdülkerim amcanın yüz felci ise sa-
          baha  geçmiş.  Bu  sefer  de Efendim’i  hastaneye  götürdüler.  Öğlen
          gibi geldi. Efendim’inki de döndüğünde hafiflemişti, sonra da geçti.
          Yani bu şekilde onun hastalığını hemen üzerine almış.
            Bir seferinde kucağına bir çocuk verdiler, “Bunun ayakları bas-
          mıyor yere!” dediler. Ondan sonra Efendim de onu okudu üfledi.
          Ertesi sabaha Efendim’in ayağı şişti. Ayağını yere basamaz oldu. O
          hafta cuma günü Çankırı’ya gelecekti. Çankırı’ya gelişini bir hafta
          erteledi.  “İki  üç  güne  kadar  ayağım  geçer,  geçince  geleyim”  bu-
          yurdu.

            (Hanımlardan nakil: Bir akşam İncek’teyiz. Bir tane ana kuca-
          ğında 9 yaşlarında bir erkek çocuğu dikkatimizi çekti. Çocuğun bir
          kolu bir yana bir kolu öbür yana sarkmış, spastik görünümündeydi.
          “Neyi var?” dedik, annesi “yürüyemiyor” dedi ve çocuğunu yekine
          yekine Efendim’in hanesine çıkarttı. Efendim mübarek okumuş. Er-
          tesi gün de sabah Efendim Çankırı’ya gidecek. Kalktık, yolcu et-
          meye gittik. Dediler ki “Efendim’in ayağı tuttu, yürüyemiyor, Çan-
          kırı’ya gidemeyecek.” Biz o gün akşam tekkede bekledik, gitmedik.
          Akşama cemaat gelmeye başladı. Baktık ki bir gün önce annesinin
          kucağında kolu sarkan çocuk merdivenlerden pat pat yukarı çıkıp
          aşağı iniyordu.)
   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138