Page 128 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 128

116                                         Gülden Bülbüllere

                                Rasim Özdenören
            Erzincan’a bir ziyaretimiz sonrasında ikindi vakti Erzincan’dan
          Ankara’ya otobüsümüz vardı. Saati tam hatırlamıyorum, ama bizim
          tam ikindi vakti otobüslerin yanında olmamız lazımdı.  Efendim’le
          vedalaşıp gitmek istiyorduk. Mübarek “Gitmeyin, namazı kılıp öyle
          gidin.” dedi. “Efendim şu saatte kalkmak üzere otobüsümüz var.”
          dedik. Aynı sözü tekrar etti, “Namazı kılın da öyle gidersiniz.” dedi.
          Hatme yapılan yerin kapısının önünde bunu konuşuyoruz. İçeride de
          büyükçe  bir  kalabalık  var.  Duvar  kenarlarına  dizilmiş  arkadaşlar.
          Onlarla tek tek müsafaha etti. Benim de içim içime sığmıyor, otobüs
          kaçıyor diye.  Kaçarsa çünkü bir gün daha orada kalmamız gereki-
          yor. Bizim de memuriyetimiz var, hem memuriyet dolayısıyla hem
          de yeteri kadar sıkıntı verdik zaten. Efendim’i ziyaret maksadımız
          da hasıl oldu. Bir an önce gidelim istiyorduk. Yanımda da Nazif
          Gürdoğan diye bir arkadaşımız var, o da farklı bir yere intisablı. Vel-
          hasıl tek tek herkesle müsafaha etti, 30, 40, 50, 60 kişi belki daha
          fazla! Bu her zaman yaptığı bir şey de değildi.
            Ondan sonra ikindi namazına durduk. Namazı da mübarek ken-
          disi kıldırdı. Bizi bir an önce salması için ben herhâlde sünneti kıl-
          dırmayacaktır dedim. Sünnet de uzadı ya da bana öyle geldi. Netice
          sünneti  kıldırdı,  arkasından  farzı  kıldık.  Virdler  de  içinde  olmak
          üzere her şey tamamlandı. Ondan sonra “Hadi”, dedi, “Siz yola gi-
          deceksiniz, gidin. Sizi Avni götürsün.” Biz Avni Efendimiz’in ara-
          basına bindik. Biraz arabada gittikten sonra Avni Efendi “Ya, yolu
          şaşırmışım, farklı bir yola girmişim. Şu tarafa girmem gerekirken bu
          tarafa  ben  neden  girdim  ki  acaba?”  dedi.  Tekrar  döndü.  Ben
          “Herhâlde biz otobüsü kaçırdık” dedim. Aslında onun bildiği bir yol.
          Fakat sanki ilk defa gidiyormuş gibi oraya buraya saparak götürdü.
          Neticede terminale  ulaştık.  Otobüs  orada.  Otobüsün dibine  kadar
          bizi arabayla götürdü. Arabadan indik. Şoför muavini otobüsün ka-
          pısını açmış kapıda duruyordu. “Siz filanca yolcular mısınız?” diye
          sordu. “Evet” dedik. “Kardeşim sizi bekliyoruz.” dedi. Ondan sonra
          hareket ettik. Otobüsün saati geçmiş, ama adamlar bekliyor. Efen-
          dim bizi göndermedi, otobüsü de göndermemiş.
   123   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133