Page 129 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 129
Tasarruf 117
***
İlk zamanlarımızdı. Erdem Bayazıt ve İhsan Tırı ile beraber An-
kara’dan Erzincan’a bir otobüs seyahatimiz vardı. Yol boyunca da
konuşuyorduk, Efendi’ye şunları şunları da sorsak iyi olur diye. Bazı
hususlarda kafamızda tereddüt kalmasın dedik. Sohbete gittiğimizde
herhangi bir şey sormadan Efendim hepsini anlattı. Kafamda soru
sormak istediğimiz konularla ilgili şu şöyle mi olmalı, bu böyle mi
olmalı nevinden hiç bir pürüz kalmadı. Sorularımızı sormadan ceva-
bını almıştık.
***
Fehmi Kuyumcu Ağabey’in anlattığı bir olay var. Efendim has-
talanmış, grip olmuş, ağır da geçiriyormuş. “Şehirlerarası otobüsle
kendisini ziyaretine giderken ‘Efendim’in yükü azalsın, Efendim’in
yükünü bana verin.’ diye içimden böyle bir dua ettim. Biraz sonra
hastalandım. Hastalandım ama nasıl bir hastalık.” diyor. Bu perişan
hâlde menzile ulaşınca Fehmi Ağabeyimize “Üstesinden gelemeye-
ceğiniz emanetleri almayın” demiş.
***
Bir gün Mübareği ziyarete gittiğimizde namaz kıldıktan sonra
kapının önünde duruyordum. Bu hatme yapılan mekândan hane-i sa-
adete bir kapı ayrılıyordu. Tam kapıdan geçerken bir an göz göze
geldik. O anda “Efendim, sizi çok seviyoruz.” dedim. O da cevap
olarak Erzincan şivesiyle şunu söyledi: “Biz sizi sevmedikse burada
ne işimiz var?”