Page 220 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 220
208 Gülden Bülbüllere
Yüksel Yalçınkaya
Efendim’e merak ettiğimiz Mehdî konusunu sormak istedik.
1991 yılında Irak ile İran arasında savaş çıktı ve bu savaş sekiz sene
civarında sürdü. Suriye’de Mehdî olduğu iddia edilen bir adam
vardı. Hatta Milletvekili Oğuzhan Asiltürk Mehdî sanılan bu adamı
internette Mazhar Bayatlı Ağabey’e göstermiş. Yine O tarihlerde
Tıp Fakültesi’nde okuyan bir delikanlı vardı. Bunun işi gücü Mehdî
konusuyla ilgilenmekti. Bu öğrenci Suriye’ye gitti, bu adamı buldu
ve onunla görüştü. Bu öğrenci Efendim’in huzuruna da gelmiş ve
Efendim’e bir methiye yazmıştı.
Fıkıh ilmine göre Mehdî haktır, fakat bizde gerisi de yoktur. Er-
zincan’da Aziz Gedik Hoca bu konuda ne kadar hadis-i şerif varsa
toplamış. Mehdi olduğu ileri sürülen bu adamın kafası, et beni, Irak-
İran savaşının zamanı hadis-i şeriflerde verilen bilgilere uyuyordu.
Ayrıca petroller ateş alıp yanmaya, dumanlar çıkmaya başlamıştı ve
bunların hepsi hadislerde vardı. Suriyeli bu öğrenci de üç yüz elli
tane hadisi broşür hâlinde Mazhar Ağabey’e getirmişti.
Yine savaşta dumanların çıktığı zamanlardı. Efendim Hazretleri
de Merter’i teşrif etmişlerdi. Ben:
˗ Efendim, bir maruzatımız var. Mehdi hakkında üç yüz elliye
yakın hadis-i şerif var. Bunlara göre dumanlar çıkıyor.
Mehdi gerçekten gelmek üzere mi?
dedim. Efendim:
˗ Hocam, bak anlatayım. Annem bir rüya görmüş. On bir tane
çocuk kundağı varmış. Diyorlarmış ki bunlardan bir tanesi
Mehdi. Biz ne anlatıyoruz Hocam! Üç yüz elli hadisin hepsi
batıl.
dedi. Efendim demek istiyordu ki “Ben Hakk’ın zuhuruyum. Mehdi
hidayet eden demek değil mi? Mehdi bu zuhurdadır. Öyleyse
Mehdi’yi dışarıda ne arıyorsunuz!”