Page 221 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 221
Tasarruf 209
***
Erzincan’da ayakkabıcı Ali Ağabey vardı. Sesi güzeldi ve gazel-
ler söylerdi. Mazhar Ağabey her Erzincan’a gelişinde onun
dükkânında mevsimine göre ne kadar satılmamış ayakkabı varsa,
onların hepsini koliler hâlinde satın alır, tekkeye getirir ve ihvanlara
dağıtırdı. Efendim’e de mutlaka 40 numara güzel bir ayakkabı
alırdı. Ama Efendim her defasında kendisine verilen bu yepyeni
ayakkabıların ökçesine basıyordu. Mazhar Ağabey’in de içi cız edi-
yordu. Ancak Efendim kendi normal ayakkabılarına bunu yapmı-
yordu. Bir keresinde de Mazhar Ağabey satın aldığı markalı ve güzel
bir zincirli cep saatini öpüp Efendim’e hediye etti. Efendim de te-
bessüm edip teşekkür etti. Sonra saati yeleğinin cebine taktı. Bir yıl
sonra Mazhar Ağabey bu saati başkasında görmüş, Efendim ona ver-
miş. Evliyaullah’ın en büyük özelliği “Rububiyet” (terbiye edicilik,
eğiticilik) olduğuna göre, ihvanlarını terbiye edecekti tabii.
Bir gün Tekke’ye gittiğimde Efendim’in sırtında gri renkli ve ba-
lıksırtı desenli bir ceket vardı.
˗ Efendim, ceketiniz hayırlı olsun. Çok yakışmış!
dedim. Keşke demez olsaydım! Mübarek utandı ve:
˗ Hocam, ihvanlar getiriyorlar. Kırılmasınlar diye reddedemi-
yorum. Ama Hocam, kanaat buyur, öbür sırtımdakini mut-
laka ihvana veriyorum.
buyurdu. Ben de “Efendim’e niye öyle dedim?” diye çok utandım.
Bir kış günü telefon geldi, “Efendim çok hasta!” dediler. Mazhar
Ağabey’le bir Profesör doktoru alıp acilen Tekke’ye gidip Efen-
dim’in yatak odasına girdik. Hakikaten baktık, tansiyonu neredeyse
sıfırdı. Nedense o arada Efendim’in gardırobunu açtım ve gördüm
ki gardırobda sadece bir tane ceket var! O zaman Efendim’in bana
daha önce “… öbür sırtımdakini (öncekileri) ihvanlara veriyorum.”
dediği anı hatırladım. Gardırobun üstünde de kapağı olmayan Os-
manlıca yazılmış bir tane kitap vardı.