Page 216 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 216

204                                         Gülden Bülbüllere

                                      ***
            1995 yılında İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciydim. Hafta son-
          larında  ve  mümkün  olduğu  kadar  da  hafta  içlerinde  Tepecik
          Dergâhı’na Efendim’i ziyarete, hatmeye ve sohbete gidiyorduk. O
          zamanlar araç imkânı pek yoktu. Bu yüzden gece hatmeden sonra
          kaldığımız öğrenci evine dönmemiz zor oluyordu. Hem bu sebepten
          hem de muhabbet edip sabah namazını Efendim ile beraber kılmak
          için gece dergâhta kalıyordum.

            Yine böyle bir günün sabahı okula gitmek için dergâhtan çıkmak
          üzere idim. Yetişmem gereken çok önemli bir meslek dersi vardı.
          Bu dersten devamsızlık problemim olduğu için kaçırmamam gere-
          kiyordu. Yoksa sınıfta kalacaktım ve okul belki de bir sene uzaya-
          caktı. Bu telaşla otobüs saatini de hesap edip çantamı aldım ve Efen-
          dim’i aradan görebilir miyim diye son bir kez hatme salonuna bak-
          tım. Tam o sırada salonda yürüyüş yapan Efendim kapıya baktı ve
          beni görünce “gel” dedi. Hemen içeri girdim ve yanına gittim. Ka-
          nepeye oturdu ve bir müddet sohbet buyurdu. Ben hem çok mutlu
          hem de derse yetişemeyeceğim diye telaşlı idim. Efendim tam o sı-
          rada kalktı ve “Ben içeri geçiyorum. Sen de in, çorbanı iç.” buyurdu.
          Gecikiyor olmama rağmen Efendim’in emri yerine gelsin diye hızlı
          hızlı yemekhanede çorba içtim ve apar topar kendimi kapıya attım.
          Ama bir de baktım ki Efendim kapının önündeki bahçede merdiveni
          kurmuş ağaç buduyor. Beni görünce “Hah, iyi ki geldin! Gel, ben
          keseyim, sana vereyim, sen de kenara koy.” buyurdu. Okul derdimi,
          yetişmem gereken dersi bir kenara bırakıp Efendim ile baş başa za-
          man geçirme keyfi ile işe koyuldum. Efendim bir yandan ağaç ile
          ilgili bir şeyler anlatıyor bir yandan da budadıkları dalları bana uza-
          tıyordu.

            Epeyce vakit geçmiş ve budama işi bitmişti. Merdivenden indi,
          ben de merdiveni toplayıp yerine koydum. Derse yetişme umudum
          iyice azalmıştı. “Artık gitsem de çok zor yetişirim” diye düşünürken
          Efendim bana döndü ve “Ben üstümü değişeyim, geleyim. Sen yu-
          karı çık.” buyurdu. Bu son cümle artık okula gitmeyeceğimin işareti
          idi.
   211   212   213   214   215   216   217   218   219   220   221