Page 76 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 76

64                                          Gülden Bülbüllere

                                      ***
            Efendim’le beş ay beraber yaşadık, fazla bir kalabalık da yoktu.
          Efendim’le Eyüp Emmi aynı odada kalıyordu. Eyüp Emmi de som-
          yasını Efendim’in ayak ucuna, böyle ön tarafa koydurdu. Bir gece
          uyurken Eyüp Emmi bir rüya görmüş. Öyle büyük geniş olan bir
          yerde beyaz güller varmış. Bütün her tarafı beyaz gül kaplamış. Fa-
          kat o güllerin tam orta yerinde bir tane kırmızı gül varmış. Eyüp
          Emmi de gidip o kırmızı gülü koparmaya uğraşıyormuş, ama kopa-
          ramıyormuş. Bu telaşeyle uyanmış. Uyanınca ne görsün! Abdurra-
          him Efendim’in ayak başparmağına yapışmış, habire asılıyor. Ab-
          durrahim Efendim de buna doğru bakıyor ve “Eyüp Efendi, parma-
          ğımı koparacaksın.” diyor.
            Efendim, tüm güllerin içerisinde sen özelsin, teksin. Malumunuz
          kırmızı gül zahirde aşkı, manada Peygamberimiz’i (sav) temsil et-
          mektedir.
                                      ***
            Efendim Hazretleri beş ay kaldıktan sonra Medine’den uğurla-
          dık. Eyüp Emmi geldi ve “Hele gelin bakalım. Efendim beş ay kaldı,
          ne anladık?” dedi. Sonra başladı sıralamaya:
              ˗  Eyüp’ün bir Abdurrahman’ı vardı, parasını alamadı, Efen-
                 dim  onunla  uğraştı.  Rıfat’ın  işi  yoktu,  Rıfat’a  iş  ararken
                 Efendim onunla uğraştı. Bir Tokatlı Mustafa Ağabey vardı,
                 ortağı ile arası açılmıştı, Efendim onunla uğraştı. Yunanlı
                 Mustafa’nın da dersleri ile uğraştı. Bunları yaparken onda
                 olandan nasibimiz oldu mu?
            Hiçbir şey bilmiyorum. Ama çok şükür en azından onu tanıdık.
          Onlar da Müslüman ama tanımayanlar da çok var. Medine’de Yu-
          nanistan’dan 18 tane talebe arkadaşlarım vardı. Hem de öyle arka-
          daşlar vardı ki abdestsiz hiç yere basmazlardı. O kadar ciddilerdi.
          Arkadaşlarımla çok samimiydik. Onlara o kadar yalvardım, “Ya ge-
          lin,  Efendim  Hazretleri’ni  bir  görün,  bir  sohbetini  dinleyin.  Ama
          ders alırsınız almazsınız önemli değil.” dedim. Fakat hikmetinden
          sual olunmaz, maalesef hiçbirisine Efendim’i tanımak nasib olmadı.
   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81