Page 78 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 78
66 Gülden Bülbüllere
itibariyle İncek ve diğer şehirlerde dergâhlar açıldı, mekânlar geniş-
ledi çok şükür.
Nafiz Ağabey’in eski bir Opel arabası vardı. Efendim Öz Elif Si-
tesi’nde kaldığı yıllarda farklı semtlere onunla gidip geliyordu ve
ona:
˗ Senin araba ne kadar güzel çalışıyor, zikrediyor.
diyordu. Bir gün Balgat’ta hatme yaptık. Gece saat bir buçuk gi-
biydi. Nafiz Ağabey’in arabasıyla Balgat’tan çıktık. Konya yolun-
dan Demetevler’deki bizim eve doğru gidiyoruz. Nafiz Ağabey öyle
hızlı gidiyor ki, hızı yüzün üzerinde vardı. Sabancı Kız Yurdu’nun
oradan da bir bayan yola çıkmış. Bayanı Nafiz Ağabey görmemiş.
Ben de görmedim. “Tak” diye bir ses geldi. Efendim:
˗ Aman vurdun.
dedi. Bayana vurduğu gibi onu orta kaldırıma fırlatmış. Hemen dur-
duk. Ben kayınbiraderim Mustafa Tuğlu’ya dönerek “Mustafa Ağa-
bey, Efendim’e bir taksi tut, götür. Şimdi mahkemelik bir durum
olur. Efendim burada olmasın.” dedim.
O anda Yaşar Tunç Ağabey de arabasıyla arkadan bizi takip edi-
yormuş. Yaşar Tunç Ağabey yanaştı, durdu. Efendim’i ona verdik,
onun arabasıyla bizim eve gittiler. Neyse, bayanı aldık, hastaneye
götürdük. Allah’a şükür hastanede bayanda herhangi bir şey çık-
madı.
Cebimde ne kadar para varsa kadına verdim. Kadının bir mantosu
vardı, kazada araba vurunca yırtılmış. “Sen Sümerbank Mağazası’na
gel. Ben orada çalışıyorum. Sana manto filan bir şey alalım.” dedim.
Bayan şikayetçi olmadı, öylece evine bıraktık.
O zamanlar cep telefonu yoktu ki haber edelim. Artık eve gelince
Efendim’e:
˗ Efendim, geçmiş olsun. Bayanın hiçbir şeyi yok. Gönlünü
aldık, evine de bıraktık.
dedim. Efendim de:
˗ Vurduk, ama pirlerimiz tuttular.