Page 17 - Dosta Doğru Dergisi 2. Sayı
P. 17

sik Türk Edebiyatında Aşk

    Dinî-tasavvufi halk şiiri geleneğin-      Seyyit Nesîmî’den son büyük temsilcisi     doğrudan Allah’tır. Bu faklılık bir şairin
de tema, “ilahî aşk”tır. Dolayısıyla bu       Şeyh Galib’e kadar pek çok şair muta-      şiirleri arasında olabileceği gibi genel-
şiirde âşığın da maşukun da hüviyeti          savvıftır. Bu sebeple divan edebiyatının   likle şairler, sevgilinin bu üç hâlinden
bellidir. Şair, bir derviş olarak vuslata     en önemli kaynağı din ve tasavvuftur.      birini anlatır. Aslında bu durum şairin
taliptir. Yani âşıktır. Maşuk ise Allah’tır.  Divan şairi bu gelenekten önemli ölçü-     manevi derecesiyle ilgilidir. Eğer şair,
Bu sebeple şair kimden veya neden bah-        de beslenmekle birlikte sanata yaklaşı-    fenâfi’ş-şeyh mertebesinde ise bir veli-
sederse etsin, daima Allah’a olan aşkını      mı bakımından ondan ayrılır. Mutasav-      ye, fenâfi’r-resul mertebesinde ise pey-
terennüm eder. Zira tasavvuf anlayışına       vıf şair, sanat yapmak kaygısı gütmez;     gambere, fenafillah mertebesinde ise
göre mutlak varlık da mutlak güzellik de      onun şiiri çoğu zaman bir cezbe hâlidir.   doğrudan Allah’a olan ilahî aşkı anlatır.
Allah’tır. Onun dışında ve ondan başka        Lirizmi samimiyetinden ileri gelir ve      Şüphesiz şair Velide de Peygamber’de de
ne varlık ne de güzellik mevcuttur. Ta-       şiir ne kadar kapalı olursa olsun mana     Allah’ın kemal sıfatlarını anlatmaktadır.
biat ve tabiattaki güzellikler ne odur        esasına dayanır. Hâlbuki divan şiiri, bir  Ancak yine de kaştan, gözden, yanak-
ne de ondan başka bir şeydir. Bütün           say’in neticesi olduğundan sanat yap-      tan, dudaktan, sakaldan, ayaktan; ba-
evren varlıkla yokluk arasında, onun          ma kaygısı ön plandadır. Mana, sanatla     kıştan, gamzeden, nazdan, istiğnadan;
aksinden ibarettir. Allah’ın kâinattaki       bütünleşir. Bu uyumda ölçü kaçırıldığı     mevkiden, mahalleden, bahçeden, yol-
en kâmil tecelligâhı ise insandır. İnsan      zaman, şiir gücünü kaybeder. Divan         dan söz etmektedir. Hatta bunlarla ilgili
kemal derecesine göre ona yaklaşır, ni-       şiirini tenkit edenler genellikle bu uyu-  geniş bir mazmunlar sistemi bizzat bu
hayet öyle bir makama yükselir ki kendi       mun zayıflığından ileri gelen sakatlık-    edebiyat içerisinde teşekkül etmiştir.
iradesini ilahî olanda yok ederek vusla-      ları örnek göstermişlerdir. Çünkü kas-
ta erer. Baktığı her şeyde ilahî tecelliyi    tedilen mana ile onu karşılayan sembol         Dinî-tasavvufi gelenekteki bu aşk ve
gören âşığın (şairin) şiiri, kendi derece-    arasındaki ilişki zamanla o kadar incel-   sevgili anlayışı bütünüyle olmasa bile
sine göre, bir hayretin ifadesidir. Türk      miştir ki büyük bir kültür birikimine      önemli ölçüde divan edebiyatına da
edebiyatını derinden etkileyen İranlı         sahip olmadan bu girift yapıyı anlayıp     geçmiştir. Müslüman Türk şairleri yüz
şair Abdurrahman Molla Câmî’ye ait şu         çözümlemek imkânsız bir hâl almıştır.      yıllar boyu bu aşkı terennüm etmişler-
iki beyit bu felsefenin-hikmetin demek        Dahası iyi bir hazırlığa sahip olmadan     dir. Söz konusu aşk, şu birkaç mısrada
daha doğru olur-tam bir özetidir:             bu şiire yaklaşanlar, onu yanlış anladık-  en karakteristik özellikleriyle ifadesini
                                              larından suçlamışlardır. Divan şiirinin    bulur:
    Ben bilmez idim gizli ıyan hep sen        aşk ve sevgili anlayışına yönelik suçla-
imişsin                                       malar bunun en tipik örneğidir.                Dâr-ı dünya deli gönlüm gibi virân
                                                                                         olsa
    Canlarda ve tenlerde nihan hep sen            Divan edebiyatının dinî-tasavvufi
imişsin                                       gelenekle ilişkisi bilinmeden bu şiir-         Ne cihân olsa ne cân olsa ne hicrân
                                              deki sevgilinin hakiki hüviyeti tayin      olsa
    Senden bu cihan içre nişan ister          edilemez. Dinî-tasavvufi halk şiirinde-
idim ben                                      ki sevgili yukarıda belirtildiği gibi Al-      Bir demir dâğı delip boynuna almak
                                              lah’tır. Mutasavvıf şair neden ve kimden   gibidir
    Âhir bunu bildim ki cihan hep sen         bahsederse etsin maksat daima odur.
imişsin                                       Bu geleneğe mensup şairler, sevgili-           Her kişi âşık olurdu eğer âsân olsa
                                              den genellikle üç şekilde bahsederler.         Yahyâ Bey
    14. yüzyılda başlayan divan şiiri her     Sevgili ya bir veli ya peygamber ya da         İlm kesbiyle rütbe-i rifât
ne kadar ladinî bir edebiyat ürünü ola-                                                      Arzû-yı muhâl imiş ancak
rak takdim edilmişse de hiçbir zaman                                                         Her ne var aşk imiş âlemde
dinî-tasavvufi tesirden uzak kalmamış-                                                       İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak
tır. Zira bu şiirin ilk güçlü temsilcisi                                                     Fuzûlî. ...

ağustos 2013                                                                                                dosta doğru | 15
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22