Page 75 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 75
Ruhumuz Beraber 69
soruyorum, adamlar da “Samsun’da Ataleum diye bir yer yok” di-
yorlar. Otobüste muhabbet ediyoruz. Çorum Sungurlu’ya vardık ve
otobüs ilk molasını verdi. Yavaşça indim. Celal’e de hiçbir şey de-
medim. Gece saat 02.30. Telefon kulübesine gittim. Abdullah’a te-
lefon ediyorum. Telefon çaldı, Abdullah telefonu açtı:
˗ Alo Abdullah?
˗ Evet!
˗ Abdullah, biz teveccühe Samsun’a geliyoruz. Bizi nereden
alırsın?
˗ Atakum’da inin, ben sizi alırım. Saat 05.30’u geçer oraya
inersiniz.
Bizim Cengiz elindeki kâğıttaki Atakum kelimesinde geçen “k” har-
fini “le” diye okumuş ve bize teveccühün Ataleum’a yakın bir yerde
olacağını söylemiş. Yani Abdullah olmasa Samsun’da inip
Ataleum’u arayacaktık.
Saat 05.30 civarında otobüsten indik. Abdullah arabayla bek-
liyordu. Bizi alıp doğrudan teveccüh yerine götürdü. Yolda gider-
ken:
˗ Ağabey, size bir şey sorabilir miyim? Benim evde oldu-
ğumu nereden bildiniz?
dedi. Biz de:
˗ Ne bilelim!
dedik. Abdullah da:
˗ Biz dün akşam teveccüh yapılacak yerde, mutfakta teveccüh
ekmeği hazırlıyorduk. Saat 02.00’ye doğru içime bir da-
ralma, bir sıkıntı geldi, çatladım. Arkadaşlara “Ben eve gi-
deceğim” dedim. Hâlbuki 3 saat sonra, sabahleyin teveccüh
mekânına geri dönecektim. Bana “Niye gidiyorsun evine?”
diye sordular. Ben de “Daraldım” dedim. Sonra eve gittim.
Biraz oyalanayım derken telefon çaldı, siz aradınız.