Page 202 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 202
Tasavvuf Sohbetleri 5 197
Nefs-i emmare bir, nefs-i levvame iki, nefs-i mülhime üç, nefs-i
mutmainne dört.
Bu dört makama nefis ulaşmadıktan sonra ruh, ruh-i revanî ma-
kamına ulaşamıyor.
Ondan sonra ruh bu sefer nefisle beraber terakki ediyor. Zaten
nefis arınıyor. Nefis o zaman ruha dost oluyor, ruha yâr oluyor,
muhalefet etmiyor.
Hâlbuki nefis; cismimiz, bu cisimle ruhumuzun arasında öyle
bir zıddiyet var ki bunlar anlaşamıyorlar.
İşte bu nasıl oluyor? Bu nefsin arzuları ruhun arzusuna ters dü-
şüyor. Nefis diyor ki şuraya gidelim. Ruh diyor ki yok oraya git-
meyelim, kalk buraya gidelim.
Ancak nefis bu dördüncü makama, nefs-i mutmainneye ulaştık-
tan sonra o zaman ruh ile anlaşması oluyor. Ruh ile beraber o za-
man terakki ediyor.
Nefs-i mutmainne ne demektir? Mutmain tatmin, doymuş olan
nefis demektir.
19
Cenâb-ı Hakk “Elâ bizikrillahi tatmeinnül kulûb ” “Ancak sizin
kalbinizi zikrullah doyurur.” ayet-i kerimesinde buyuruyor.
Daha da başka zikir ayetleri çoktur. “Kıyamen ve kuuden ve alâ
20
cunûbihim ” bu da zikir ayetidir. “Beni ayakta, otururken, yatar-
ken, yerken, içerken alırken, verirken zikredin.”
21
“Âmenûzkurûllâhe zikran kesîrâ ” “Beni çok zikredin.” Kesir,
çok; rakam vermiyor, çok zikredin, buyuruyor.
Evet, işte: “Elâ bizikrillahi tatmeinnül kulûb” Ancak sizin kal-
binizi zikrullah doyurur. Başka bir şeyle kalbiniz doymaz.
Öyleyse kalp de bir kaptır. Bir kapta boşluk olursa oraya çok
şeyler atılır. Herkes oraya bir şey atabilir. Ama bir maddeyle o kap
dolarsa, daha oraya başka bir şey girmez.
19
Ra’d, 13/28.
20 Âl-i İmran, 3/191.
21 Ahzap, 33/41.