Page 227 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 227

222                                         Gülden Bülbüllere

          Cenâb-ı Hakk rüzgârları da onun emrine vermişti. Havada, karada,
          denizde  ne  kadar  canlı  varsa  hepsini  Cenâb-ı  Hakk  onun  emrine
          vermişti.
            Rüzgâr köşkünü havada tutuyor. Ne tarafa işaret ediyorsa köş-
          künü  o  tarafa götürüyordu.  Böyle  iken Belkıs’ın  şehrini  göreme-
          mişti, rastlamamıştı.
            Belkıs’ın şehri bulundu, onu dine İslâm’a davet etti. Belkıs daha
          Müslüman olmadan bundan bir mucize beklerken, sordu:
            — Belkıs’ın köşkünü kim buraya getirecek?
            Buyurmasında ifritlerden diyen oldu ki:
            — Bir saatte getiririm.
            — Sen otur, daha tez getiren var mı?
            — Yarım saatte getiririm.
            Diyen oldu cinlerden, ifritlerden, perilerden.
            — Sen dur daha tez getiren?
            Ahiri bir tanesi dedi ki:
            — Efendim, sen makamından aşağı inersin yerine çıkana kadar
          getiririm.
            Mübarek dedi ki:
            — Daha tez getiren var mı?
            Asaf bin Belkiye sağ tarafında oturuyor, baş veziri. O dedi ki:
            —  Efendim müsaade  edersen  sen  gözünü  yumup açana  kadar
          getiririm.
            Ve gözünü yumup açtı ki Belkıs’ın köşkü orada bulundu.
            Benî İsrail’in velileri olarak daha da başkaları var. Havariyunlar
          varmış. Ondan sonra Habib-i Neccar var.
            Şemune’l-Gazi, bin ay deve çenesiyle din uğrunda küffarla harp
          etmiş. Bu beşeriyetin işi mi? Allah’ın ona vermiş olduğu bir kuv-
          vet. Beşeriyetin dışında olan bir güçtür.
            Demek ki Cenâb-ı Hakk Peygamberler’i de Halik’ın mahlûku-
          na;  cinleri  ve  insanları  ne  için  halk  edildiğini  onlara  bildirsin  ve
          onları nimetine ulaştırsın diye göndermiş.
   222   223   224   225   226   227   228   229   230   231   232