Page 264 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 264

Tasavvuf Sohbetleri 5                                   259

            Ahmed Bican Hazretleri’nin kitabında yazar: Zamanında abidin
          bir tanesi, eski insanlar çok yaşıyorlarmış, iki yüz sene çölde ibadet
          yapmış. Hiç dünya ticaretine elini sürmemiş, hep ibadet etmiş. Ne
          yiyip  ne  içmiş  diyeceksiniz.  Onlar  için  inananın  gıdası  “zikrul-
          lah”tır. Ruhun gıdasını verdikten sonra nefsin gıdası olsun olmasın
          bakmazlar. Salih Baba Divanı’nda geçer:
                 Dâireyiz hem kudümüz cismimiz neydir bizim

                 Aşk u sevdadır gıdamız bağrımız meydir bizim
                 Virdimiz ism-i celâl'dir kalbimiz "Hay"dır bizim
                 Zikrimiz ihfâ-durur esrâr-ı Kur'ân bizdedir

            Zikrimiz ihfa, yani gizlidir. Kur’an’daki esrar ne biliyor musu-
                                          19
          nuz? Cenâb-ı Hakk:  “Nahnu akrabu ” buyuruyor. Kur’an’daki sır
          budur. Bu sırrı bilenler o zaman Allah’ı hiç unutmayacak. Cenâb-ı
          Hakk: “Ben sana şah damarından yakınım.” buyuruyor. Şah dama-
          rı insanların kalbinde merkezi bir damardır. Vücuda dağılan üç yüz
          altmış altı damar orada birleşiyor, başı orasıdır. Cenâb-ı Hakk, ben
          ondan daha yakınım, diyor.
            İşte,  bunu  bilen  kimdir?  Allah’ı  hiç  unutmayandır.  Yerken,
          içerken,  alırken,  verirken,  yatarken,  kalkarken,  gezerken  Allah’ı
          hiç unutmayacağız.

            Zaten  Allah  buyuruyor  “Ricâlun  lâ  tulhîhim  ticâretün  ve  lâ
                           20
          bey’un an zikrillâh. ” “Benim öyle kullarım var ki onların ticaret-
          leri zikirlerine mâni olmaz.” Hem ticaretlerini yaparlar hem zikirle-
          rini yaparlar.
            Bu ona babasından miras mı kaldı? Hayır.
            Çarşıdan mı satın almış? Hayır.
            O  çarşıda  satılsaydı  zenginler  gider  alırlardı.  Babadan  miras
          kalmış olsa bütün velilerin oğulları veli olurdu, âlimlerin oğulları
          da âlim olurdu.

          19    Kaf, 50/16.
          20    Nur, 24/37.
   259   260   261   262   263   264   265   266   267   268   269