Page 293 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 293
288 Gülden Bülbüllere
İşte Evliyaullah’ta iki nur vardır: rabıta nuru ve velayet nuru-
dur. Rabıta nuru görünen zahiri tarafıdır. Zaten zahiri hep halk ile
ama velayet nuru, bâtın tarafı Hakk iledir. O da bize bir hizmet
görüyor.
Zaten bize hizmet gören, esas bizi nimetimize ulaştıran O’nun
maneviyatıdır. Zahir tarafı değil bâtın tarafıdır. Zahir tarafını ancak
örnek, delil yapıyoruz.
Ama ruhumuzu imar eden, kalbimizi imar eden ve ruhumuzu
iktidara getirip de kalbe oturtturan o’dur. Kalp vücudun padişahı,
payitahtıdır.
Oraya oturtturan kim oluyor? Evliyaullah.
Allah’a şükür bunu bilmiyoruz ama inanıyoruz. Bunu göremi-
yoruz ama gönlümüzden inanıyoruz. Biz bunun ne zaman farkına
varırız? Biz ne zaman velayet sınıfına geçersek, o zaman onun
farkına yeteriz. Farkına yeteriz biliriz ama bildiremeyiz, görürüz
ama gösteremeyiz.
İşte demek ki bize lazım olan rabıta nurudur, biz rabıtayı daima
zahirimizde hayal yapmamız lazımdır. Nasıl olur?
Çay içiyorsun sanki rabıtanla içersin. Meşayih, şeyh efendinin
çay içtiğini gördüysen sen onun çay içmesine kendini benzet. Ye-
mek yediğini gördüysen kendini ona benzet. Namaz kıldığını gör-
düysen ona kendini benzet. Yürüdüğünü, artık neyini gördüysen
zahirde hepsini ona insibah taklit et. O’nun gibi yapmaya çalışmak-
tır.
Bir de yemek yediğin zaman, sanki şeyh efendinin sofrasında
yemek yiyorsun diye hayal et. Su içiyorsun şeyh efendinin sofra-
sında, huzurunda, yanında içiyorsun. Bunlar işte Rabıta-i Nakşi
Hayaldir. İnsan hayalden nakşa geçer, hayal olmasa nakşa geçe-
mez.
Mecnun Leyla, Leyla, dedi hep hayaldi, sonradan nakşa geçti.
Kendisi de oldu Leyla. Mecnun da Leyla oldu. Kendisini artık Ley-
la görüyor. Bütün eşyayı artık Leyla görüyor. Leyla’dan başka bir
şey görmüyor. Hâlbuki evvelde Leyla’nın bir sevgisi gönlünde
vardı, hayali gözünde onu hayal ediyordu. Hep onu düşünüyordu,