Page 305 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 305
300 Gülden Bülbüllere
— Bırakın bu dervişi, suçu yok, bırakın gitsin.
Oradan çıkarken kâdının oğlu, o müridi rast gelmiş. Demiş ki:
— Ben senin hatırın için kendi hayatımdan senin babana hayat
verdim. Velayetime aldım, yirmi senedir yaşıyor. O beni padişahın
huzurunda haklıyken müdafaa etmedi. Aha ben onu zımnımdan
bırakıyorum.
Deyip koltuğunu kaldırıyor. O kâdı olduğu yerde hemen canını,
ruhunu teslim ediyor.
Ondan sonra mürit o kadar inanıyor ki hiç daha gidip babasına
bakmadan dört tane adam buluyor. Bir tane kilim alıp babasını
arasına koyup defnediyor.
Onun için efendiler, amenna ve saddakna, Evliyaullah’ta celâl
sıfatı da vardır, cemâl sıfatı da vardır. Fakat bazıları celâl sıfatını
kullanmışlardır. Bunlar çok azınlıktadır.
Mesela Nizamettin Hamuş Hazretleri, Hace-i Ahrar Hazretle-
ri’ni veli olmadan daha genç müritlik zamanında ma’nevî güreşte
yıkmış. Ama Hace-i Hazretleri mübarek celâl sıfatını kullanmamış.
Muhammed Parisa Hazretleri onda tam manasıyla kemalât
mevcut olduğu halde hiç kerametini göstermemiş.
Mesela Hazreti Ömer (ra) Hazretleri’nin bütün ulemânın beya-
nı, çok sahih rivayetlerle anlatılan, ıraktaki ordu komutanı Sari-
ye’ye hitap etmesi ve ona görünmesi var.
— Ya Sariye, ile’l-cebel!
Diyor, Sariye Hazreti Ömer’in el işaretini görüyor, sesini de işi-
tiyor.
Sonra bir de Rum Kralı’ndan bir elçi gelmiş. Hazreti Ömer’in
parmakları çamurluymuş duvar yapıyormuş. Rum kralının elçisi
demiş ki:
— İşte, kralın istekleri bunlar.
— Git o kralınıza söyle, yerinde otursun; parmaklarımı tutar,
onun gözlerini çıkarırım.