Page 302 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 302
Tasavvuf Sohbetleri 5 297
Buraya geldiniz, susmuşsunuz, burada bir tanesi konuşur. Bir
tanesi konuştuğu zaman kim konuşturur? Siz konuşturuyorsunuz.
Sizin cezbiniz, sizin çekişiniz, sizin arzunuz konuşturuyor. Konu-
şanı da bir konuşturan var.
İşte demek ki bize lazım olan zahiri, rabıta nurudur. Rabıta nu-
runa biz çok önem vereceğiz.
Rabıta nuru hayaldir, her işimizde alacağımızda vereceğimizde,
otururken, kalkarken, girerken, çıkarken daima rabıtamızı unutma-
yacağız. “Bismillah destur”u bırakmayacağız. Bismillah destur,
Bismillah destur, diyeceğiz.
Daraldığımız zaman da “Bismillah meded” diyeceğiz. Eğer
Bismillah desturumuz olmazsa daraldığımız zaman Bismillah me-
ded dersek o ma’nevî el bize ulaşmaz.
Her zaman Bismillah destur dersek, biz sıkıldığımızda Bismil-
lah meded dediğimiz zaman o ma’nevî el bize ulaşır.
O ma’nevî el nedir? Evliyaullah’ın bâtın elidir.
Çünkü Evliyaullah’ta bâtın eli var, bâtın kulağı var, bâtın gözü
var, bâtın dili var, bâtın ayağı var.
Bu bâtın ayağı olunca, Nakşibendi Efendimiz Hazretleri, Hava-
ce Abdulhalık Gücdüvani Hazretleri tayy-i mekân yapmış, onlarda
aşikâr görülmüş.
Bazıları aşikâr görülmüş. Niye görülmüş? Bu nimetin var oldu-
ğunun bilinmesi için bazen aşikâr etmişler, herkes için değil.
Aslında Cenâb-ı Hakk Peygamberler’e mucizeyi vacip kılmış.
Velilere kerameti gizlenmesini de farz kılmış.
Fakat bazen tasarruflarını o kadar aşikâr etmişler ki ma’nevî
gücünü göstermişler. Nizameddin Hamuş Hazretleri, Sadeddin-i
Kaşgarî Hazretleri’ni halife çıkarıp irşat ettiği zaman diyor ki:
— Ya Sadeddin, Cenâb-ı Hakk’tan tecelli eden celal sıfatını ben
muhafaza edemedim, gizleyemedim, bunu kullandım. Bunun ne-
dametini, mahcubiyetini dünyada da ahirette de çekerim. Sen sakın
ha celal sıfatını tecelli ettiği zaman kullanma.