Page 330 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 330
Tasavvuf Sohbetleri 5 325
Yedi sene hiç bulunmuyor. Bir meşayihe gidip hizmet gördük-
ten, oradan irşat olduktan sonra onun da tabii belli bir mekânı ol-
muş. Halk başına toplanmış. O da başlamış halkı irşat ediyor. Halkı
delaletten kurtarıp hidayete sevk ediyor.
Bu sefer duyuluyor, yeri belli oluyor. Adamları bunu götürmek
için geliyor. Hem de gitmezse cebri götürecekler, bu niyetle geli-
yorlar.
Fatih Sultan Mehmet’i babası on dört yaşında onu padişah tayin
etti. Balkan harplerinde Fatih baktı ki zorlanacak babası İkinci
Murad’a mektup yazıyor: “Sen padişahsan, ordunun başına gel,
ben pâdişahsam emrediyorum, geleceksin.” Bu yazıyı görünce
babası bakıyor ki kurtuluş yok gitmese de zorla götürecekler, kal-
kıp gidiyor.
Şimdi burada İbrahim Ethem’i cebri götürecekler. Bir derya ke-
narında onu buluyorlar. Bir abası, pardüsesi üzerinde doksan tane
yaması varmış. Yamanın üzerine yama vurmuş. Pardüsesinin üzerine
iğne elinde bir yama dikiyormuş. Bu vaziyette bulmuşlar. Demişler:
— Hadi, seni götüreceğiz.
— Bırakın yakamı, çirkefe dünyaya daha beni bulaştırmayın,
ben daha gelmem.
Geleceksin, gelmem, götüreceğiz, gelmem, anlamış ki bunu
cebri götürecekler. Onlara kendisini aşikâr etmeye, velayetini gös-
termeye mecbur kalmış. Onlara bir keramet gösterince korksunlar
da cebri etmesinler, demiş.
İğnesini deryaya atıyor, diyor ki:
— Bu iğnemi bulup deryadan getirirseniz ben gelirim.
Bunlar aciz kalıyor. Deryada iğne bulunur mu, insanların işi
midir? Diyorlar ki:
— Sen zaten gelmeyecektin, sen bunu bize şart koşsan da yine
seni götüreceğiz, diyorlar.
Ne diyor?
— Siz iğneyi bulamadınız, getiremediniz. Bakın benim iğnem
nasıl şimdi gelecek, izleyin.