Page 120 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 120

Altın Silsile                                           103

            İşte  bu  da  Peygamber  Efendimiz’e  aşikâr  olmuş.  Diğerlerine
          aşikâr olmamış. Bir müridin de yandığını meşayihi bilir, ama baş-
          kası bilemez. (GB1)
          ...
            Meşayihler  İsevî  meşrep,  Musevî  meşrepli  oluyorlarmış.  Hz.
          Ömer meşrebinde, Hz. Ebubekir meşrebinde oluyorlarmış. Hz. İsa
          hiç  kimseye  kızmazmış.  Hz.  Musa  kızarmış.  Hz.  Ebubekir  kız-
          mazmış.  Hz.  Ömer  celâllenirmiş.  Bunların  birbirinden  farkı  var
          mıdır? Yoktur.
            Burada  bizim  anlayacağımız  meşayihte  celâl  sıfatı  da  vardır,
          cemâl sıfatı da vardır. Eğer meşayihte cemâl sıfatı varsa, o affedici
          olur. Dünyada olsun, ahirette olsun, affedici olur. Bazı yatırlar da
          çok büyük bir zât olur. Giderler orada günah işlerler. Bir şey ol-
          maz.  Daha  küçük  bir  meşayihin  türbesinde  günah  işleseler,  ona
          hakaret  etseler,  söz  söyleseler  çarpar  onu.  Muhakkak  onlara  bir
          ceza verir. İsevî meşrepli, Hz. Ebubekir meşrepli olanlar affediyor.
          (GB1)
          ...
            Ebubekir Sıddık Efendimiz’in oğlu Hz. Ömer Efendimiz’in oğ-
          lu  ile  oynuyorlarmış.  Oynarlarken  anlaşmazlıkları  olmuş.  Şöyle
          değil böyle, böyle değil öyle. O sırada Sıddık Ekber Efendimiz’in
          oğlu (bilerek değil) bilmeyerek bir kelâm sarfetmiş:
            —Ey uzun fikirlinin oğlu, bu böyle değil midir?
            O çocuk da anlamını gitmiş babasına sormuş:
            —Baba  bana  Ebubekir  Efendi’nin  oğlu  ‘uzun  fikirlinin  oğlu’
          dedi. Ne demek?
            O da anlayamamış. O da gidip Peygamber Efendimiz’e sormuş.
          Hem şikâyet etmek hem de manasını anlamak için. Fakat sorarken,
          Sıddık Ekber Efendimiz hemen yanı başına gelmiş. Resulullah:
            “Otur ya Ebubekir”… demiş. Oturmuşlar.

            Demiş ki Hz. Ömer’e:
            “Ya Ömer, ölümü sen nasıl biliyorsun?”
   115   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125