Page 216 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 216
Altın Silsile 199
Bir daha ortaya söz atmış. Ama her soruda sohbet kesiliyor. Ce-
maat de o hocaya, danişmente kızıyorlar:
—Sen niye Şeyh Hazretlerinin sohbetinin önüne geçiyorsun,
diye.
Bir, iki, üçüncüde o hoca Şeyh Hazretlerine böyle:
—Şüphem var yine tatmin olmadım, demiş.
Mübarek böyle dizlerinin üzerinde havalanmış:
—Nedir şüphen? Demiş,
Böyle buna bakmış. Hoca orada düşmüş kriz geçirmiş ölmüş. He-
men kucaklayıp götürmüşler.
Şimdi Buhara’dan gelen Alaattin Attar müridinin gönlüne gelmiş
ki:
—Bu büyük bir Evliyaullah bunu niye affetmedi? Buna kahret-
ti. Bunun kusurlarını affedeydi.
Ona demiş ki:
—Be acem sana bir sualim var, cevap ver. Kabzası yere perki-
miş iki ağızlı kılıç veya süngü ucu da sivri. Deli bir kimse gelir
açar çıplak bağrını onun üzerine düşer. O kılıç onu deler. Orada
kabzanın şimdi ne kabahati var.
Mürit:
—Kabahati olmaz efendim, demiş.
—Evliyaullah Cenabı Hakk’ın tığıdır. O kendisi çarptı bize he-
lak oldu, biz ona çarpmadık, demiş.
Bu mürit Beytullah’ın örtüsünden bir tecelli görmüş. Ondan
sonra gitmiş daha sohbet dinleyememiş. Daha evvelce Abdulkebiri
Yemeni Hazretlerinin sohbetlerine devam ediyormuş çok istifade
ediyormuş. Bu tecelliden sonra artık daha sohbete kulak vermemiş,
gönlü gitmiş örtüdeki tecelliye. Ama sohbete gitmesi emir:
—Boş kaldığın zamanları onun sohbetinde geçir.
Bu sefer geliyor sohbeti anlayamıyor, gönlü orada. Yine istiyor ki
gitsin orada o tecelli görmüş olduğu Beytullah’ın örtüsünde gör-