Page 219 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 219
Gülden Bülbüllere
18- Yakub Çerhi K.S.
Nakşibendi Efendimiz Hazretleri’nin çok âlim olan, kemâl
ehli müritleri varmış. Onlardan yetişkin kimseler var, çok âlimler
var. Ama en fazla ilmi olan, o zamanın ulemasının içinde ileride
olan, âlim olan halifesi Yakub Çerhi Hazretleri varmış. Bu Yakub
Çerhi Hazretleri çok âlimmiş. Buhara’da zâhir ilmini bitirmiş, mü-
derris olmuş. Dört mezhepten fetva vermek için icazet almış.
Bu neye benziyor bu dört mezhepten fetva veren kimse? Nasıl
ki askeriyede paşalar var. Paşa olmak için kurmay olacak, kurmay
olmayan paşa olamıyor. Bu da dört mezhepten fetva veren bir
âlimse, bu da bir general demek oluyor.
Evet, böyle bir âlim Buhara’da uzun boylu kalmış ve orada tah-
silini bitirmiş, icazetini almış, memleketine gidiyor, memleketinin
ismi Herat’mış. Bütün Buhara’nın eşraflarıyla, ulema, umera (yö-
netici) memur, devlet erkânıyla ve âlimlerle, meşayihlerle, zengin
esnaflarla teker teker hepsiyle görüşmüş. Nakşibendi Efendimiz’le
görüşmeye gidince elini öpmüş ondan dua istemiş, sonuçta genç
kendisi. O da demiş ki:
—Sen benden dua istiyorsun bizim duamız kabul müdür? Diye
buyurmuş.
Kitapta yazıyor, olmuş bir macera kayıtlıdır. Bizim duamız kabul
müdür, buyurmuş.
—Kabuldür efendim, demiş.
—Senden bir delil isterim, demiş.
Nakşibendi Efendimiz. Ayet okumuş, çünkü âlim. Demiş ki:
—Cenabı Hak buyuruyor ki, “Biz bir kulumuzu seversek kulla-
rımıza sevdiririz.” Benim delilim bu. Halk seni çok seviyor. Allah
seni seviyor ki bu insanlara sevdirmiş. Nakşibendi Efendimiz de:
—Ma Azîzân, demiş.
Yakup Çerhi Hazretleri daha önce gece uyurken bir rüya görmüş.
Rüyasında ona demişler ki: