Page 211 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 211
Gülden Bülbüllere
gibi anadan doğmuş gibi kaldı. Günahsız olduğu için bizim büyü-
ğümüz bu, demiş.
Şimdi burada da eski ihvanlar, yeni ihvanlardan böyle bir istim-
dat talep etsinler. Rabıtalarına şefi getirsinler. (GBT)
…
Nakşibendi Efendimiz zamanında, başka bir meşayih vefat et-
miş. Bir müridi ile beraber o meşayihin cenazesinde bulunmuş.
Bakmış ki çok ağlıyorlar, bağırıyorlar. Meşayihin de müthiş bir
azabı varmış. Onun o hâlini mübarek görüyor. Nakşibendi Efendi-
miz o yanındaki müridine demiş ki:
—Ben ölünce ölümün nasıl olduğunu size gösteririm. Siz de sa-
kın bunlar gibi yapmayın.
Bu mürid bu sözü aklına koymuş. Kulağına küpe etmiş takmış.
Mübarek Nakşibendi Efendimiz hastalığında gelenlerin hepsi ile
konuşuyor. Neşeli, keyifli, herkese ayrı ayrı iltifatlarda bulunuyor.
İki tane Alaaddin isimli müridi varmış. Birisi Alaaddîn Attar -
damadı-, diğeri Alaaddîn Gücdüvanî. Alaaddin Gücdüvanî’ye
“Âlâ” dermiş. Bu gelmiş hastalığında.
—Âlâ sofrayı indir, taam ye. Demiş.
O da indiriyor, bir iki lokma alıyor. O mübareğin hastalığından
zaten isteği yok. Emrine muhalefet etmedi. İki lokma aldı, kaldırdı.
Yine bir gözünü açtı.
—Âlâ sofrayı indir, taam ye. Demiş.
Yine gözlerini yumdu. Bir iki lokma aldı, kaldırdı. Üçüncü defa
yine açtı.
—Âlâ sofrayı indir, taam ye…
—Taamı iyi yemek lazım. İşi de iyi işlemek lazım. Demiş.
İşte, orada mübareğin vefatı da olmuş.
Önceden beri “size nasıl ölüneceğini göstereceğim” dediği mü-
ridi bakıyor ki: Ellerini kaldırmış dua ederek, süzülerek ruhunu
teslim ediyor.
İşte, bunu göstermiş. Ben ölünce ölüm nasıl oluyor? Size göste-
ririm. Siz de bunlar gibi çılgınlık yapmayın. (GB3)