Page 222 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 222

Altın Silsile                                           205

            Mübarek ona öyle bir sert çıkmış davranmış ki:
            —Biz geç kabul ederiz, güç kabul ederiz. Biz kendimizden ka-
          bul edemeyiz. Yat bu gece bakalım, ne zuhur eder? Kabul edilecek
          olursan, kabul ederiz.
            Şimdi, o gece uyumamış. Büyük bir âlim, sabaha kadar yüzünü
          yere koymuş ağlamış. Gözünün yaşları yattığı yerden akmış, git-
          miş. Öyle ağlamış, Allah’a yalvarmış ki.
            —Ya Rabbi, ben bir refaha, feraha, saadete ulaşmak isterken bu
          ne mihnete meşakkate düştüm? Ya beni sabahtan kabul etmezse ne
          olur benim hâlim?
            Mübarek  buyuruyor  ki  ben  ömrü  hayatımda  öyle  bir  sıkıntılı,
          bunaltılı, dar bir gece geçirmedim. Nakşibendi Efendimiz sabahtan
          geliyor:
            —Kabul oldun.
            Diyor  ve  dersini  veriyor.  Müritliğe  kabul  ediyor  ve  dergâhta
          hizmet görüyor. Yakub Çerhi Hazretleri de bir halifesi oluyor.
            Halifeler içerisinde en âlimi, en fazla ilmi ile ileride olanı odur.
          Nakşibendi  Efendimiz,  dünyasını  değişirken  o  çok  genç  imiş,  en
          sona o kalmış. (GB5)
          ...
              Ondan sonra daha gitmiyor. Öyle bir âlim her şeyini terk ediyor,
          Nakşibendi Efendimiz’in hizmetinde kalıyor.
          Fakat bir gün ona diyor ki işte bu noktaya geliyor: “ Arzatmi imanı
          ilmi ledünni ilmi Yakubu” misal buyuruyor. Diyor ki:
            —Molla Yakup ilim ikidir.  Bir ilim var ki (satır ilmi) insanoğlu
          gider bir medresede bir hocadan tahsilini yapar, oradan icazet alır.
          Bu insanoğlunun elinde bir hüccettir. Bir ilim de var ki (sadır ilmi)
          velilerin ilmi, onu okumak lazım onu elde etmek lazım, diyor.
            Onun için bunun nasıl bir ilim olduğunu bilemiyor ki. Ama bir
          gün mübarek Nakşibendi Efendimiz onun ayağına basıyor. Ayağı-
          na basınca onun kalp gözü orada açılıyor. Öyle bakıyor ki dünya,
          yerler,  gökler,  ay,  yıldız  bunları  hep  kalbinde  seyrediyor,  içinde
          seyrediyor.
   217   218   219   220   221   222   223   224   225   226   227