Page 235 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 235

Gülden Bülbüllere

            Bunu takdir etmişler. Velilerin hocalardan daha üstün olduğunu,
          kıymetini takdir etmişler. (GB4)
          …
              Dervişin bir tanesinin bir keşkülü bir de merkebi varmış. Başka
          da bir şeyi yokmuş. Evi, malı yok, işi yok, parası yok geziyormuş.
          Geze  geze bizim  büyüklerimizden  Hace  Ahrar-Ubeydullah  Ahrar
          Hazretleri’nin ismini duymuş. Onu bir ziyaret edeyim demiş. Ona
          giderken  uğramış  olduğu  köylere  sormuş,  ‘Bu  köy kimin?’  Hace
          Ahrar  Hazretleri’nin,  ‘Bu  kimin?’  hep  sormuş.  Hep  Hace  Ahrar
          Hazretleri’nin demişler.  Bu dervişin gönlü karışmış. Demiş ki:
            —Böyle meşayih  olmaz,  şeyhliğini  söylediler,  ziyaretine  gidi-
          yorum  ama  gitmeme  de  değmez,  görüşmeme  de  değmez.  Böyle
          meşayih mi olur, dünyayı zapt etmiş?
            Ama mübareğin 3000 tane ırgatı varmış. Dervişin gönlünde ta-
          mamen itiraz kaynamış. Neyse gitmiş tekkesine görüşmüş. Bir iki
          gün  misafir  kalmış.  Bu  sefer  de  bir  gün  Hace  Ahrar  Hazretleri,
          onun gönlünde ne kadar da bu olsa, acımış ona, ikaz etmek istemiş.
          Çünkü:
                 Külli boş değildir aşka düşenler
                 Katre düşmeyince sel uyanır mı
            Buyruluyor. O da mademki Allah için bir derviş olmuş işi yok,
          gücü yok bir seyahate çıkmış ise, Allah’ın ihsanı acımış onu ikaz
          etmek istemiş, yani onu münkirlikten kurtarmak istemiş.
            Münkir demek bir hakikati inkâr etmek demektir. İnkâr demek,
          küfür demektir. Onu kurtarmak için Hace Ahrar Hazretleri:
            —Derviş baba, ben de seninle beraber biraz seyahat yapayım,
          demiş.
            Ters istikamete gitmişler, doğu istikametinden gelmişse, batı is-
          tikametine gitmişler, çünkü onun gelmiş olduğu istikamete gitseler
          oraları öğrendi, hep sordu öğrendi. Ters istikamete gitmişler, gel-
          dikleri köylere hep demiş ki:
            —Nöbetçisi biziz, bekçisi biziz.
          Böyle devam etmiş, dervişin itirazı daha çok kaynamış, artmış.
   230   231   232   233   234   235   236   237   238   239   240