Page 233 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 233

Gülden Bülbüllere

          açıyor ki yabancı bir adam gidiyor merkepleriyle beraber. Hemen
          peşine koşuyor. Diyor ki:
             —Amca  dur,  bu  benim  amelimdir.  Her  şehre  dışarıdan  gelen
          köylü, kentli kimse, tanıdığım tanımadığım kim olursa olsun onlara
          illâki ben bir ikram ediyorum. Açsa yediriyorum, bir ikramda bu-
          lunuyorum. Sana bu ikramımı yapamadım. Bu fırsatı kaçırmış ol-
          mayayım.  Her  neyim  varsa  sana  ikramımı  yapayım.  Yedireyim,
          içireyim veya başka bir arzun, isteğin varsa yerine getireyim.
          Bu adam ne diyor?
            —Yahu ben köylüyüm, bak ayaklarımda çarık. Namaz yok, ab-
          dest yok sen benden ne duası istiyorsun? Estağfurullah.
            —Dön sana ikramımı yapayım ya da bana hakkını helâl et, dua
          et öyle git, diyor.
             —Beni bir daha geri çevirme epey uzaklaştım. Ama sen benden
          ne dua istiyorsun.
             —Seni yolundan edecek hâlimiz yok. Ne olursan ol benim ame-
          lim. Ben senden dua talep ediyorum. Peki o ne diyor?
            —Ben işitmişim ki Türk meşayihleri derlermiş ki -Zaten Hace
          Ubeydullah Ahrar Türk asıllıymış- “Her gördüğünü Hızır bil, her
          geceyi  Kadir  bil.”  Sen  galiba  Türk  meşayihlerinin  ameliyle amel
          işliyorsun.
          Sonra adam:
            —Peki Allah arzuna ulaştırsın. Ne istiyorsan Allah isteğini ver-
          sin, demiş.
          O da orada feth-i bâb olmuş (kalp gözü açılmış). Yani ne ise mat-
          lûbu, arzusu ne ise ona ulaşmış. (26. 9.1991 6B)
          …
               Abdurrahman  Cami  Hazretleri  ki  onun  kadar  büyük  bir  âlim
          gelmemiş. Hatta beş yüz sene içerisinde, beş asır boyunca yeryü-
          züne böyle tek bir alim gelmemiş.
            Hace Ahrar Hazretleri zamanında beraber yaşamışlar, macerala-
          rı var. Şimdi bir su, dere akarmış. O dere muhiti görüyormuş ve
          kayıksız  da  karşıya  geçemiyorlarmış.  Suyun  bu  tarafı  Abdurrah-
   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237   238