Page 230 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 230

Altın Silsile                                           213

          yerde bir tekkesi var, cehri zikir yaptırıyor. Cehri zikirler daha çok
          şatafatlı oluyor, görünüyor, insanı çekip alıyor.
            Bir de Seyyid Kasım Tırmizî varmış ki onun böyle varlığı yok,
          kendisi de yaşlıymış, onun da müritleri varmış ama azmış. Bir ma-
          halle  içerisinde,  mütevazı  bir  yerdeymiş.  Ama  Havâfîlerinki  çok
          merkezi iyi bir yerdeymiş.
          İşte buna sormuş:
            —Ne var, ne yok şehirde; Havafîleri ile Tırmizîleri nasıl görü-
          yorsun sen?
            —Efendim bunların sözlerini anlayamıyorum.
            —Neden? Demiş.
            —Havafîler diyor ki: “Hep ondan.” yani Allah’tan.
             Tırmizîler de diyor ki: “Hep o”.
          Reşahat’a açın bakın, orada yazılıdır. Evet, demiş ki:
            —Havafîlerinki doğru, Tırmizîlerin yanlış.
          Sonra mübarek sohbet etmiş. Ubeydullah Ahrar Hazretleri bakmış
          ki  sohbette  hep  Tırmizîlerin  sözünü  ispat  ediyor.  Havafîlerinki
          doğru, dedi ama sohbette hep Tırmizîlerinin sözünü takdir ediyor.
          Sonra diyor:
            —Anladım ki bunu dile getirmek olmuyormuş.

          Zaten kelamı kibarda geçiyor:
                 Kendiyi kendi göre kendi bile
                 Bakısın eydenıezem gelmez dile
            Bu macera kitapta yazılı sonunda böyle bir ibare var.
          Demişlerdir ki: “Söyleyene bakma, söyletene bak!”
          Hâlbuki demek olur ki: “Söyletene bakma, söyleyene bak!” (GBT)
          …
                Yani yaşayan insan zaten ifade edemiyor.
          Yaşamayan da zaten onun sözünü söylediğinde iftira oluyor, galat
          oluyor, yalan oluyor.
   225   226   227   228   229   230   231   232   233   234   235