Page 263 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 263

Gülden Bülbüllere

          Almış gitmiş. Türbeye rabıta yapmışlar. Bakmışlar ki, orada divan
          kurulmuş. Bütün ervâh geldi oraya. Resulullah Efendimiz’in ervâhı
          da geldi oraya. Bir tanesi tekmil verdi.
             —Hocayı getirin, demişler.
            —Hocanın başına tacı koyun, demiş.
            Kürsünün üzerinde, tacı koymuşlar.
             — Kılıcı beline bağlayın.
            Bağlamışlar.
            —Asayı eline verin.
            Vermişler. Dönüp gelmişler ve anlatmış:
            —Paşam ben böyle gördüm.
            O da dönüp demiş ki:
            —Daha itiraz yapmayın. Hoca bize tam geldi. Fenerini almış,
          gazını koymuş, biz de bir ateş çaktık.
            Şimdi Hoca Halife olmuş gidiyor. Piri Tagi Hazretleri mübarek,
          halifesini yolcu ediyor. Ata bindirmiş. Atın yularını tutmuş. Bu da
          dikkatlerini çekmiş. Niye böyle yapıyor diye?
            Piri Sami Hazretleri de mübarek, onun böyle yapmasından ba-
          şındaki  sarığını  sarmış  boynuna.  Başını  eğerek  tutmuş  öyle.  İşte
          harfsiz, savtsız konuşma bu.
            Yolcu ettikten sonra sormuşlar.
            —Seydâ hiç görülmemiş bir şey. Bir meşayih bir müridini bu
          şekilde yolcu etsin?
            Demiş ki:
            —Öyle yapmasam hiç nisbet koymuyordu. Hepsini götürüyor-
          du.
            Merak edenler hocaya sormuşlar?
            —Hoca sen niye öyle yaptın?
            —Piri  Tagi  Hazretleri  bana  öyle  iltifatta  bulundu.  Ama  ben
          utandım. Hicâbımdan başka bir çare bulamadım. Başımdan sarığı
          çıkarıp,  boynuma  doladım.  Dedim  ki:  “Ben  bu  kapının  köpeği-
          yim.”
   258   259   260   261   262   263   264   265   266   267   268