Page 305 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 305

Gülden Bülbüllere

            On  binlerce  müridi  olmasına  rağmen,  her  bir  müridin  onunla
          birden  çok  özel  anısı  olmuştur  ki  bu  da  Allah-u  Teâlâ’nın  (c.c.)
          seçkin  kullarında  tecelli  ettirdiği  bir  özelliktir.  Kendisine  tevdi
          edilmiş olan irşâd görevini gereği gibi yerine getirebilmek amacıy-
          la, kendi sıhhati iyi olmasa da, insanların kendi ayağına gelmelerini
          beklememiş,  hastalık  ve  fakirlik  gibi  çeşitli  nedenlerle  kendisini
          ziyaret etme imkânı bulamayanların yerlerine gitmiştir. Allah yo-
          lunda  hizmet  için  ailesini  bir  tarafa  bırakmış,  bütün  zamanını  ve
          sağlığını feda etmiş, gece gündüz dersler vermiş, hatmeler yaptır-
          mış, uzun uzun sohbetlerde bulunmuş, ihtiyaç sahipleriyle ilgilen-
          miş ve kendisine hemen hemen hiç zaman ayırmamıştır.
            Sohbetleri  sırasında  kuvvetli  bir  aşk  ve  cezbe  ortamı  hâkim
          olur, gazeller okunurdu. Muayyen yer ve günlerde Nakşi tarikatının
          en büyük ameli olan teveccühler yapardı. Onun, bir kısmı “Gülden
          Bülbüllere”  ismi  verilen  kitaplarda  kayda  geçirilen  sohbetlerinde
          tasavvufun derinlikleri ve incelikleri çok sade bir dille ve kolayca
          anlaşılabilecek bir şekilde ihvanların gönüllerine sunulmaktaydı.
                O,  bir  taraftan  Türkiye  ve  Dünya  Müslümanlarına  tasavvufî
          hakikatleri en sağlıklı bir şekilde anlatırken, diğer taraftan da sün-
          nete uygun hayatıyla onlara güzel bir örnek teşkil ediyordu.
                İhvanlarına  “kimsenin  ilmi  ve  ameli  ile  kurtulamayacağını”,
          “ibadet ve halka hizmet gibi amellerin Allah katında makbul ola-
          bilmesi  için  ihlaslı  olmak  (ilmini  ve  amelini  Allah’tan  bilmek)
          gerektiğini” sıkça hatırlatırdı.
                Son zamanların en büyük Nakşî mürşidlerinden olan Abdurra-
          him  Reyhan  Hazretleri  (k.s.)  mahviyetin  zirvesi,  ariflerin  kutbu,
          gönüllerin  sultanı,  âşıkların  sevdası,  salihlerin  leylası,  kâmillerin
          seyranı, Cenabı Hakk’ın ve Resulü’nün (s.a.v.) aynası idi.
            25 yıllık irşat görevinden sonra 24 Ocak 1998 tarihinde Kadir
          Gecesi’nde İstanbul’da dar-ül bekaya hicret etti. O gün İstanbul’da,
          ertesi  gün  de  Erzincan’da  cenaze  namazları  kılındı  ve  muhteşem
          bir kalabalığının salavat, tekbir ve dualarıyla Terzi Baba Mezarlı-
          ğı’na defnedildi. Bilahare defnedildiği mübarek mekâna türbe ya-
          pıldı. Arkasında kendisine ait birkaç kıyafetten başka hiçbir dünya
          malı bırakmadı.
   300   301   302   303   304   305   306   307   308   309   310