Page 100 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 100
88 Gülden Bülbüllere
Mustafa Tekin
1985 yılı olabilir, Efendim Erzincan’dayken yeni aldığım Peu-
geot marka arabayla ziyarete gitmiştik. Aşağı Lori’de teveccüh
vardı. Arabalarla konvoy hâlinde oraya gideceğiz. Amasya’dan be-
raber geldiğimiz arkadaşlarımla Erzincan’dan yola çıktık, gidiyoruz.
Efendim başka arabayla gidiyor. Arabam daha yeni olmasına rağ-
men yolda su kaynattı. Bu nedenle konvoydan ayrıldık. Yol kena-
rında bir çeşme vardı. Araba soğusun diye orada bekledik. Araba
fokur fokur su kaynatıyordu. Efendim Mübarek “Mustafa Hocam
nerede kaldı?” demiş. Efendim’e durumu anlatmışlar. Efendim ara-
baya bakması için ustalığı olan bir ihvanı bize göndermiş. Erzincan
Şeker Fabrikası’nda çalışan bu ihvan Ağabeyimiz arabaya baktı ve:
˗ Araba su kaynatmış. Devr-i daimde sıkıntı olabilir.
dedi. Ben de:
˗ Burası dağın başı bir yer. Devr-i daimi, soğutma sistemini
değiştirecek bir yer bulamayız. Neyse, arabayı böyle soğuta
soğuta götüreceğiz.
dedim. İçimden de “Akşama yetişemeyiz. Ama gece yarısı orada
oluruz inşallah!” diye geçiyordu. İhvan Ağabey “Efendim haber
bekliyor” dedi ve sonra gitti. Tabii o zamanlar cep telefonu yok. İh-
van Ağabey Efendim’e haber vermiş. Efendim “Yakın mı bize?”
diye sormuş. O da “Yakın Efendim. Bir iki kilometre aşağıda!” de-
miş. Bunun üzerine Efendim “O arabayla bassın gaza, gelsin peşi-
mizden. Su kaynattıysa da bir şey olmaz.” demiş.
Bu laflar tabii zahiren söylenmeyecek ve kabul edilemeyecek laf-
lar. Ama “Efendim böyle dediğine göre bu araba yolda yanacaksa
da yansın, basıp gidelim.” dedik. Hemen kaputu kapatıp kontağa
bastık ve yola devam ettik. Efendim’in o sözünden sonra araba su
kaynatmadı. Baktım, Efendim yolda bizi bekliyor. Ben tabii Efen-
dim’e yaklaştım. Efendim:
˗ Hocam, geçmiş olsun. Ne oldu?
dedi. Ben:
˗ Efendim, böyle oldu. Emretmişsiniz, biz de bastık geldik.