Page 104 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 104
92 Gülden Bülbüllere
˗ Doktorumuz bir Profesör. Birazdan gelecek. Bu arkadaş da
onun asistanı.
dedi. Yani Kemal Ağabey’i rüyamda bana asistan olarak tanıttı. Ke-
mal Bey:
˗ Hocam neyin var?
diye sordu. Ben:
˗ Benim böyle sürekli karnım şişiyor, bundan çok rahatsız
oluyorum.
dedim. Orada bir sedye vardı. Beni sedyeye yüz üstü yatırdı. Biz
Profesörü bekliyoruz tabii. Ben Doktor (!) Kemal Bey’e:
˗ Hocam, benim rahatsızlığım karnımdan. Oysa sen beni yüz
üstü yatırıyorsun!
dedim. O da iki kürek kemiği arasını işaret ederek:
˗ Hocam, bu tür hastalıklar bizde böyle tedavi görür. Profesör
sizi buradan tedavi edecek.
dedi. Sonra bir kapı açıldı. Ben gayr-ı ihtiyarî olarak yattığım yerden
kapıya doğru yöneldim. Baktım, Efendim Hazretleri geldi ve o da
Kemal Bey gibi:
˗ Hocam, geçmiş olsun. Neyin var?
dedi. Durumu anlattım. Sonra Efendim iki kürek kemiğimin arasına
eliyle vurdu ve vurmasıyla birlikte karnımdaki şişlik bir anda indi.
Sabahleyin kalktık, teveccühe katıldık. Teveccühten sonra kah-
valtı yaptık. Gördüğüm rüyayı merak ettim ve aşağıda çay içerken
safça rüyamı Efendim’in damadı rahmetli Muzaffer Nevruz Ağa-
bey’e anlattım. Muzaffer Ağabey “Allaaah” diye öyle bir nara attı ki
elimdeki çay bardağı yere düştü. Tabii onun cezbeli olduğundan ha-
berim yoktu. Daha doğrusu cezbeye de ilk kez bu teveccühte şahit
olmuştum. Lisede tasavvuf konuları okutuyorduk, ama hepsi yüzey-
sel şeylerdi. Efendim’in anlattığı şekilde değildi. Efendim işin deru-
nunu anlatıyordu. Muzaffer Ağabey çok şiddetli bir şekilde cezbe-
lendi ve cezbesi bir müddet sürdü. Sonra kendine geldi. Orada biz-
den yaşça büyük ihvanlardan bir tanesi: