Page 103 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 103
Tasarruf 91
Sana misafir olacaklar, oradan da İstanbul’a devam edecek-
ler.
dedi. Ben:
˗ Ne zaman çıktılar?
diye sordum. Mustafa Ayaz Hocam:
˗ Daha ancak yarım saat oldu. Kendilerini yeni yolcu ettik.
Ben haberin olsun diye aradım.
dedi. “Efendim ne zaman Amasya’ya gelir?” diye tahminde bulun-
duk. Benim yanımda müdür muavini arkadaşlar vardı. Amasya’ya
30 kilometre mesafedeki bir yerde o arkadaşlarla birlikte Efendim’i
karşılamaya gittik. Efendim’ler bizi görüp durdular. Efendim araba-
dan indi ve:
˗ Hocam, niye zahmet ettiniz!
dedi. Ben:
˗ Efendim, başınız sağ olsun.
dedim. Efendim de:
˗ Hocam, cümlemizin başı sağ olsun. Böyle bir ihvan bugüne
kadar gelmedi, bundan sonra da gelmez.
buyurdu.
Efendim’in işaret ettiği gibi Kemal Ağabey’in has bir ihvan ol-
duğunu biz de daha önce müşahede etmiştik. 1982 yılında Efen-
dim’den ders aldım. Aynı sene Amasya Müftüsü Hüseyin Bey ve
Taşova Kaymakamı Necdet Bey ile birlikte Erzincan’a Efendim’i
ziyarete gittik. Daha yeni ders aldığımız için sohbet nedir bilmiyor-
duk ve teveccühten de haberimiz yoktu. Çünkü o zamana kadar
kimse bize teveccühün ne olduğunu anlatmamıştı. Erzincan’a vardık
ve o gün dergâhta misafir olduk.
Ben o gece bir rüya gördüm. Rüyamda hastalanıyorum. Kar-
nımda öyle bir şişlik var ki sanki patlayacak. Davul gibi şişmiş kar-
nım. “Doktora gidelim!” denildi ve doktora gittik. Doktor da rah-
metli Kemal Ağabey imiş. Bizi beyaz bir elbise giymiş vaziyette
karşıladı. Beni doktora götüren arkadaş: