Page 105 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 105

Tasarruf                                                 93

              ˗  Bu rüyayı kim yorumlayacak? Hocam enteresan bir rüyadan
                 bahsediyor. Muzaffer Hocam sen bunu yorumla.
          dedi.  Muzaffer  Hocam  da  ihvan  Ağabey’e  “Emredersin”  dedi  ve
          sonra sözlerine şöyle devam etti:
              ˗  Bu tarikat konusunda Efendim’e sormak isteyip soramadı-
                 ğın sorular senin karnında hastalık meydana getirmiş. Efen-
                 dim teveccühte herkesin kulağına bir beyit söyleyip sırtına
                 vurdu  ya,  işte  bunun  tedavisi  buydu.  Kemal  Ağabey  de
                 Efendim’in asistanıymış. Efendim kendisini çok sever. Ke-
                 mal Ağabey’e de bu asistanlık yakışır.
            Tahminen  1986  yılında  Kemal  Temel  Ağabey  ve  öğrencilerle
          birlikte Umre’ye gittik. Bu vesileyle Kemal Ağabey ile hem Me-
          dine-i Münevvere’de hem de Mekke-i Mükerreme’de beraber olduk.
          Bir keresinde Kabe’nin karşısında bir yere oturmuş sohbet ediyor-
          duk. Orada ben Kemal Ağabey’e takılmak için:
              ˗  Kemal Ağabey, geçen yıl Umre’de gördüğümde sen böyle
                 değildin. Maşallah, daha da gençleşmişsin, zindeleşmişsin.
                 Zaten güzeldin, daha da güzelleşmişsin!
          dedim. Kemal Ağabey orada öyle bir laf etti ki unutmak mümkün
          değil:
              ˗  Mustafa Ağabey, bu günahkâr kardeşini bağışla. Arsızlığı-
                 mızdan bir türlü ihtiyarlayamıyoruz. Cenab-ı Allah, Kuran-
                 ı Kerim’inde: “Festekim kema umirte” buyurmuş. Yani em-
                 rolunduğun gibi doğru ol.  Peygamber Efendimiz (sav) de
                 buyuruyor ki: “Hud Suresi beni ihtiyarlattı.” Bu ayet Pey-
                 gamber Efendimiz’de (sav) ismet sıfatı olmasına rağmen,
                 Peygamber Efendimiz günah işlememesine rağmen onu ih-
                 tiyarlatmış. Ama biz arsızlığımızdan bir türlü ihtiyarlayamı-
                 yoruz.
            Kemal Ağabeyimin mekânı cennet olsun.
            Efendim buyururdu ya “Ne bilem beyim. Söyleyen bilmez, bilen
          söylemez.” Bu bir tek cümlenin içinde belki de ciltler dolusu soh-
          betler yazılacak kadar gerçekler gizlidir. Ama bunu kim anlayacak?
          Demek ki bunun gizli tarafı daha fazla, her şey söylenmiyormuş.
   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110