Page 138 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 138

126                                         Gülden Bülbüllere

                 sonradan meydana gelen bir eksikliği ve bunun nasıl gerçek-
                 leştiğini uzun uzun anlattı. En sonunda burada her zaman
                 okuduğumuz ayetleri bize unutturdu. Yani kendisinin gavs
                 olduğunu yaşayarak anlamamı sağladı.
                                      ***
            Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde pazar günleri vaaz ederdim. Pazar
          günleri çok değişik bir cemaat yelpazesi olurdu. Şehre özellikle Hacı
          Bayram Hazretleri’ni ziyaret için gelmiş kişiler, şehre başka bir ve-
          sile ile gelip ziyaret eden kişiler, AŞTİ’de otobüsü ya da havaala-
          nında uçağı 3-5 saat sonra hareket edecek olup gelenler de dahil ol-
          mak üzere oraya çok farklı kesimler gelirlerdi.
            Hacı  Bayram-ı  Veli  Camii’nin  meczubları  meşhurdur  malum.
          Orada meczubların çavuşu gibi olan, elinde asa bulunan Genç Os-
          man diye biri vardı. Mizaç olarak çok sert bir adamdı, Allah rahmet
          eylesin. Esans, koku satardı. Sevmediği bir adam yanına yaklaşsa,
          bir çuval para verse satmayı bırakın, esansı üstüne bile sıkmazdı.
          Sevdiği bir adam da gelince tezgâhın tamamını verip, bir kuruş para
          dahi almazdı. Böyle farklı bir yapısı vardı. Bir gün Efendim Hazret-
          leri  yanındakiler  ile  birlikte  pazar  günü  Hacı  Bayram-ı  Veli  Ca-
          mii’ne gelecekti. Avluda Efendim’i bekliyorduk. Genç Osman da
          yanımdaydı.  Karşıdan  geldiklerini  görünce  “Geliyorlar!”  dedim.
          Genç Osman:
              ˗  Ben yıllardır buradayım. Buraya senin Efendin kadar bü-
                 yüğü daha gelmedi.
          dedi. Ne demek istediğini tam olarak anlamak için:
              ˗  Nereden çıkardın bunu Genç Osman? Buraya büyük zatlar
                 da geliyorlar!
          dedim. Genç Osman da:
              ˗  Buraya etrafında müridanıyla birçok meşayih gelir. Ama ge-
                 riden baktığımda, hangisi şeyh, hangisi mürid çok net anla-
                 rım. Bir tek sizin cemaatte bu anlaşılmıyor, dedi.
            Bizler Abdurrahim Efendim için “mahviyet burcunun sultanı” di-
          yoruz ya, işte bu sultanlığın apaçık bir örneğini Hacı Bayram-ı Veli
          camisinin avlusunda hatırlattılar.
   133   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143