Page 245 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 245
Tasarruf 233
Saffet Çalışkan
1987 yılının sonuydu. Abdurrahim Efendim Hazretleri teveccüh
için Samsun’u teşrif etmişlerdi. Ahmet Hoca’nın evinde teveccüh
yapıldı. Efendim teveccühten sonra:
˗ Burada Emekli Sandığı’ndan on üç kişi var. Onlar yemekle-
rini yesinler, mesaiye kavuşsunlar, biz sonra yiyelim.
buyurdu. Biz yemekleri yedik, karnımızı doyurduk. Herkes Efen-
dim’in elini öptü, izin aldı, çıktı. Ben ise en arkaya kalmıştım. Elini
öpmek için yanına varınca, Efendim yüzünü diğer tarafa dönüverdi.
Benim çenem mübarek omuzlarındaydı. Görüşmeyi yarıda kestiği
için ayrılamadım, “Efendim elinizi öpeyim” de diyemedim. Öylece
bekliyordum.
Rahmetli Ali Ağabey Efendim’le aynı sofrada yemek yiyordu.
Ali Ağabey’in yönü bana dönüktü, ben ise Efendim Hazretleri’nin
arkasında, mübarek omuzlarının hizasındaydım. Yaz günüydü, üze-
rimde beyaz bir gömleğim vardı. Böyle beklerken Ali Ağabey Efen-
dim’in önünden bir parça tavuk alıp cebime koydu. Fakat ben Efen-
dim Hazretleri’nin hemen arkasındaydım, hiç tık çıkaramıyordum.
Ali Ağabey biraz sonra bir kaşık pilav daha alıp cebime koydu. Artık
cebim dolmuştu. Mübarek Abdurrahim Efendim bir şekilde arkasına
dönüp bana:
˗ Doymadın mı beyim!
dedi. Sonra çatalını hızlı bir şekilde önündeki tavuğa batırıp bana
ikram etti. Aklım cebime gittiği için o anda Efendim Hazretleri’ne
cebimi açmışım. Efendim:
˗ Beyim, ağzını açsana! Niye cebini açıyorsun?
dedi. O zaman bende büyük bir mahcubiyet hasıl oldu. Ondan sonra
Efendim’den izin alıp işime gittim.
İki sene sonra rahmetli Ali Ağabey ile görüştüğümüzde kendisini
sıkıştırıp: