Page 241 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 241
Tasarruf 229
Muzaffer Nevruz Hocamız’la birlikte teşrif buyurmuşlar! İlk görüşte
ne diyeceğimi, ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi bilemedim
ve cehaletimi sergilemek istercesine gözlerim onun mübarek
gözlerine kilitlendi ve öylece donup kaldı. Bir zaman sonra kendime
gelip:
˗ Hoş geldiniz, safalar getirdiniz Efendim.
diyebildim ve mübarek elini öpmek için uzandığımda elini hızla geri
çekerek:
˗ Hoş bulduk beyim.
dedi. Sonra:
˗ “Gezersin Niğde’yi Bor’u, bir de gelsen bize doğru” dedin,
biz de çıktık, size geldik.
buyurdu. O anda şaşkınlık ve heyecandan kalbim duracakmış gibi
olmuştu. Çünkü şiiri henüz tamamlamamış ve bundan hiç kimseye
de bahsetmemiştim. Efendim Hazretleri de kimsenin bilmediği,
duymadığı bu şiirimi bana okumuştu.
Sonra daireden eve geçtik. Efendim Hazretleri biraz istirahat
ettikten sonra abdest tazeleyeceklerini söyledi. Bizdeki sıkıntı işte
asıl o zaman başladı. Çünkü ev İslamî kurallara göre inşa
edilmemişti. Gerek mutfak ve gerekse lavabo suları tuvalet sularına
karışıyordu. Biz de bir Evliyaullah’ın abdest suyunun doğrudan
tuvalet sularına karışmasını istemiyorduk.
Kendilerinden de müsaade alarak geniş bir leğen ve ibrik getirdik
ve abdest almalarına yardımcı olduk. Bu sefer de leğendeki abdest
suyunu dökecek yer bulamadık. Eşim “Arka pencereden bahçeye
dökelim” dedi. Ben de ona “oradan geçen insanların o mübarek
abdest suyunu çiğneyebileceklerini” söyledim ve abdest suyunu
ağaçların dibine dökmeyi teklif ettim. Bu sefer eşim “oralardan kedi
ve köpeklerin geçtiğini” söyledi. En sonunda abdest suyunu kışın
yakmak için almış olduğumuz odunların üzerine serpiverdik.
Misafirimiz olduğu müddetçe Hazret-i Pir’in abdest suyunu hep
öyle yaptık. Hanemizi teşrif ettiği süre zarfında Abdurrahim
Efendim Hazretleri o güne kadar hiç duymadığım, işitmediğim
sohbetler yaptı. Artık ayrılma günü değil, veda saatleri gelmişti.
Kahvaltı yapıyorduk. Muzaffer Hocam: