Page 257 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 257
Tasarruf 245
Muharrem Özalp
1983 yılının Ağustos ayında Ankara Hasköy’deki altı yedi ihva-
nımızla birlikte Dede Paşa Hazretleri’nin şimdi Yazıbaşı olarak bi-
linen Aşağı Lori köyünde yapılacak olan bir teveccühe katılmak
üzere Bayburt’a gittik. Terminalin bahçesinde Hacı Mustafa Efendi
isminde bir Rufaî şeyhi ile karşılaştık ve elini öptük. Bize cebinden
çıkardığı şekerlerden verdi. Çok sevimli, cana yakın, 85 yaşlarında
biriydi. Artık ders vermiyor ve talep edenlere Efendim’i tavsiye edi-
yormuş. Hatta o akşam Paşam’ın köyüne gelerek Efendim’le gö-
rüştü ve ertesi gün teveccühe katıldı.
Aynı yıl yine Bayburt’un Pülürek köyünde yapılacak olan tevec-
cühe gitmiştik. Geçen seferki gibi öğle saatlerinde Bayburt’un mer-
kezinde ihvanlar ile dolaşıyorduk. Bu arada Necati Elçi Ağabey’in
kuyumcu dükkânına uğradık. İçeride Rufaî tarikatına intisab eden
bir Alman genci olduğunu söylediler. Alman gencine nasıl Müslü-
man olduğu ve tarikata nasıl intisab ettiği soruldu. Alman genci tam
bir derviş kıyafeti içindeydi. Çok güzel bir Türkçe ile durumunu an-
lattı:
“Ben Alman olmama rağmen küçüklüğümden beri Müslü-
man’ım. Henüz çocukken annem Müslüman olmuş. Annem babama
Müslüman olursa evliliklerinin devam edeceğini, yoksa ayrılacağını
söylemiş. Babam kabul etmediği için ayrılmışlar. Ben çocukluğum-
dan beri evimizde İslam yaşantısı içinde bulundum. 18-19 yaşına
geldiğimde İslam dinini anlatan çok sayıda Türkçe kitap okumuş-
tum. Bu arada elime geçen İmam Gazali’nin İhya-u Ulumiddîn kita-
bını incelerken “Tarikat farz-ı ayndır” diye bir bilgiyle karşılaştım.
Bunu Almanya’da bulunan Türklere sordum. Bana bunun doğru ola-
bileceğini ve Türkiye’de tarikatların ve mürşitlerin olduğunu söyle-
diler. O günlerde bir de rüya gördüm. Rüyamda Peygamber Efendi-
miz avucunda tuttuğu yıldızı göğe attı, içinden nur yüzlü bir cemal
ortaya çıktı. Bu rüyadan sonra bendeki aşk ve muhabbet arttı. Artık
dayanamaz hâle gelmiştim. İçimdeki bu derde çare bulmak için bir-
kaç sene İstanbul’a gittim ve orada çeşitli muhterem zatlar ile görüş-
tüm. Ama onlar bana yardımcı olamadılar. Daha sonra sıkıntılar
içindeyken Almanya’da görüştüğüm Türklerden birisi “Kendisinin