Page 285 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 285

Tasarruf                                                273

                                Hakan Sönmez
            Bir gün Ankara’daki  ihvanlarla  beraber  minibüs  ile  İstanbul
          Tepecik  Dergâhı’na  gittik.  Oraya  vardığımızda  Abdurrahim
          Efendim dergâhın foseptik çukuruna girmiş ve tıkanıklığı açmaya
          çalışıyordu.  Çukurun  etrafındaki  ihvanlar  ise  Efendim’i
          seyrediyorlardı. İş bitince Efendim:
              ˗   Üzerime necaset bulaşmış olabilir. Ben üstümü değiştire-
                 yim.
          dedi  ve  içeri  girdi.  Ben  o  arada  dergâhın  bahçesinde  tek  başıma
          dolaşmaya başladım. Dergâhın bahçesinin diğer köşesinde küçük bir
          kulübe  vardı.  Oraya  gidip  içeri  girdim.  Bir  sandalyeye  oturdum.
          Kapı açıktı ve dışarısı da gözüküyordu.
            Bir  süre  sonra  dışarıya  baktığımda  Şeyh  Efendimiz’in  benim
          bulunduğum  kulübeye  doğru  yalnız  başına  gelmekte  olduğunu
          gördüm. Yanında kimse yoktu. Şaşırdım, kendimi toparlayıp ayağa
          kalktım.  Efendim  Hazretleri  kulübenin  birkaç  metre ilerisinde
          durdu, kulübenin sol tarafına dönerek;
              ˗  Mühendis  Hakan  Bey!  Şu  bahçenin  duvarının tamir edil-
                 mesi lazım. Onu nasıl tamir edelim, ne dersin?
          dedi ve hemen geri döndü. Bunu işitince daha da çok şaşırdım ve
          dışarı çıktım. Hem Efendim’in söylediği duvar tarafına baktım hem
          de  etrafta başka  bir  Mühendis  Hakan  var  mı  diye  baktım.  Duvar
          sağlam duruyordu ve ortada benden başka kimse de yoktu. Ben de
          bu şaşkınlıkla ihvanların arasına geri döndüm.
            Efendim’in neden böyle seslendiğini düşünmeye başladım. Kehf
          süresinde  geçen  Hazret-i Musa ile  Hızır  Aleyhisselam  arasındaki
          duvarın tamir edilmesi hadisesi aklıma geldi ve bu sözlerin bana
          yönelik  bir  işaret  olduğuna  kanaat  getirdim.  Böylece  etrafımda
          harabe  gibi  gördüğüm  yerlerin  ve  kimselerin  altında  hazinelerin
          olduğunu,  benim  ise  kadir  kıymet  bilemediğimi  ve  Efendim
          Hazretleri’nin  bu  sözleriyle  beni  ayıktırmaya  çalıştığını  anlamış
          oldum.
   280   281   282   283   284   285   286   287   288   289   290