Page 92 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 92

80                                          Gülden Bülbüllere

            Arabanın  benzini  azalmıştı.  Arabayı  bir  petrol  istasyonuna
          çektim. Pompacı benzini doldururken, ben de arabanın bagajında bir
          şey arıyordum. Bu arada bir de baktım ki Efendim Hazretleri’nin
          elinde kırmızı yirmilikler var! Ben hemen:
              ˗  Efendim bende para var!
          dedim.  Fakat  sonra  terbiyesizlik  ettiğimi  farkettim.  Efendim
          Hazretleri:
              ˗  Ne demek bende para var! Bu para değil mi? Biz binmiyor
                 muyuz bu arabaya?
          dedi. Bunun üzerine ben sesimi kestim. Benzini doldurduktan sonra
          yola koyulduk. Mübarek bana hitaben:
              ˗  Sen güzel araba kullanıyorsun, ama sert kullanıyorsun. Bak,
                 kazalar oluyor. Bundan sonra sert kullanma.
          buyurdu. Ben de:
              ˗  Baş üstüne Efendim.
          dedim. Şimdi bile araba kullanırken, hız ibresi biraz yukarı gitse
          Efendim’in  bu  sözü  aklıma  geliyor,  hemen  ayağımı  gazdan
          çekiyorum.  Yani  o  söz  bize  bir  rabıta  vesilesi  oldu.  Fakat  yolda
          yavaş  gitmemizi  isteyerek  kaza  yerine  varış  için  bir  ayarlama
          yapıyormuş.
            Neyse,  şafak  söktü.  Bir  yerde  sabah  namazlarımızı  kıldık.  Bu
          arada ben hep “kaza olmadı herhâlde!” diye düşünüyordum. Çünkü
          gidiyor, gidiyor, ancak kaza mahallini göremiyorduk. Bir müddet
          sonra olay yerine yaklaştığımızda ortalık aydınlanmış kalabalık belli
          olmaya başladı. Bir ara mübarek Efendim Hazretleri:
              ˗  Aha, Kemal Hoca’nın kalbi de burada!
          buyurdu. Ben de baktım ki yolda, Efendim’in işaret ettiği yerde bir
          kalp duruyor. Bu suretle Kemal Temel Hoca’nın kalbini de gördük.
            Hafız Ağabey de oradaydı. Sonra kaza yeri detaylarını gördük.
          Arabalar  pestil  gibi  olmuşlardı.  Böyle  bir  kazadan  insanın
          kurtulması  mümkün  değildi.  Zaten  cesetlerin  hepsi  paramparça
          olmuştu. Efendim o güzel insanın cesedindeki en kıymetli olan yeri-
          kalbini bize göstermişti.
   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97