Page 90 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 90
78 Gülden Bülbüllere
Hüsnü Karabudak
18 Haziran 1988 tarihiydi. Kayseri’de bir ağabeyimizde
yemekteydik. Oradan Abdullah Çay Ağabey’in evine geldik. Burada
mübarek Efendim Hazretleri abdest aldı. Daha sonra elma, şeftali
gibi meyveler getirdiler. Mübarek soyup bizlere ikram ediyordu. Biz
de muhabbetle ve afiyetle yiyorduk. Saat gece 23.00 civarıydı. Daha
yatsıyı kılmamıştık. O esnada telefon çaldı. Ev sahiplerinden de o
anda kimse yoktu. Ahizeyi Şaban Hoca aldı, ancak sonra hemen
durakladı ve bana:
˗ Hüsnü Efendi, hele sen bak telefona!
dedi. Ben de telefon ahizesini alıp:
˗ Buyurun Efendim!
dedim. Arayan kişi Efendim’in amcalarından Fahrettin Efendim idi.
˗ Efendim’e söyle, kaza oldu ve kazada 4 kişi vefat etti.
dedi. Bunu işitince Şaban Hoca gibi ben de bocaladım. Cevap
veremiyordum. Efendim:
˗ Ya, o telefonun başına gidiyorsunuz, size bir hâl oluyor. Ne
oluyor, ne var?
dedi. Durumu Abdurrahim Efendim’e açıklayamayıp:
˗ Efendim, Fahrettin Efendim telefonda sizinle görüşmek is-
tiyor.
dedim. Fahrettin Efendim durumu izah edince, mübarek Efendim:
˗ Ya, Kemal Hoca bizim Kemal Hoca mı?
buyurdu. Fahrettin Efendim “evet” deyince Efendim yine:
˗ Karslı Kemal Hoca mı?
diye sordu. O yine “evet” dedi. Efendim bu sefer:
˗ İmam Hatip’teki Kemal Hoca mı, müdür olan mı?
diye sordu. Fahrettin Efendim tekrar “evet” dedi. Efendim sonra
hayatlarını kaybeden diğer ağabeylerimizi de sordu. Ama Kemal
Temel Hoca’yı çok sormuştu. Mübarek:
˗ Tamam, biz geliyoruz.