Page 87 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 87

Tasarruf                                                 75

          dedi. Ertesi gün akşam ezanı sonrası hemen Erzincan’ın çıkışında
          yukarıdan gelmekte olan belediye kamyonetinin freni patlıyor, geli-
          yor ve dördü de gidiyor, rahmetli oluyor. Orada vuran kamyonun
          şoförü “Ben onlara daha yaklaşmadan pencereden dört tane beyaz
          güvercinin çıkıp kaçtığını gördüm.” demiş. Beşinci de biz olacaktık.
          Hikmet işte! Götürmedi.
            Kemal Temel Ağabey bizim burada İmam Hatip Okulu’nun mü-
          dürüydü. Orada çalışan hademe de bizim köylüydü. Bana “Müdür
          Bey okulun resmi arabasına hiç binmezdi. İnce tekerlekli bir bisik-
          leti vardı. Sadece bisiklet ile dolaşırdı.” dedi.

            Kemal Temel Ağabey bir gün dükkâna geldi ve “Naim Ağabey,
          oradan iki kilo şeker ver, işte iki paket çay ver.” dedi. Ben “Hocam,
          rabıtalı niye almıyorsun? Üç veya bir!” deyince, o da “Naim Ağa-
          bey, ben ona layık mıyım?” dedi. Sırf adab, terbiyeydi mübarek.

                                      ***
            Bizim burada “Saçlı Şeyh” diye bilinen bir mübarek vardı. Kadirî
          dersini ondan ders almıştım. Onun da bana çok büyük faydaları oldu.
          O zaman 16 yaşındaydım. Rahmetlik annem bize çocuk iken “Mu-
          hammediye”  kitabından  Resulullah  Efendimiz’in  ahlakını  anlatı-
          yordu. İşte Peygamberimiz’in terbiyesini, ahlakını, güzelliğini, ya-
          şantısını anlattıkları kıssalar o zamanlar beynimde kalmış. Mübarek
          Saçlı Şeyh camiye geliyor, vaaz ediyordu. Ama vaazlarında çok ce-
          lalleniyordu. Affedersin “Bu çıplak ………. sokmayın bu köye!...
          İşte bilmem ne…….” diyordu. Bir türlü ondan ruhum tatmin olmu-
          yordu. Askere gittim. Askerliğimi Burdur’da yaptım. Orada gördü-
          ğüm  bir  rüyada  helikopter  gibi  uçarak mübareğin  yanına  kendim
          geldim. O da yola çıkmış ve gidiyordu. Bana:
              ˗  Ya Naim, nerede kaldın? Gel. Ben gideceğim. Neyim varsa
                 sana vereyim, gideyim.
          buyurdu. O neyi veriyor, bilmiyorum. Yüzümü göğsüne koydum,
          böyle içime bir şeyler akıyor, ama ne akıyor onu da bilmiyorum.
          Öyle yani, büyük faydalarını gördüm mübareğin. Ama yine de ru-
          hum tatmin olmuyordu. Çünkü ağzından hakaretlik kelimeler çıkı-
          yordu. Ondan sonra rahmetli oldu.
   82   83   84   85   86   87   88   89   90   91   92