Page 142 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 142
136 Gönlümüz Beraber
aldık, Mustafa Ağabey, Ökkeş Amca ve ben birlikte Çankırı’ya git-
mek üzere hareket ettik. Mevlâna Bulvarı’ndan terminal istikame-
tinde devam ederken Efendim camdan dışarı doğru havaya bakıp:
˗ Yağacak gibi!
dedi. Hâlbuki gökyüzü çok açık ve güneşliydi. “Bunda da vardır bir
hayır” dedik. Sonradan öğrendik ki Çankırı’ya 45 km mesafedeki
Tüney Köyü’nün ihvan kadınları Efendim’i karşılayıp Tüney’e da-
vet etmek üzere ana yola çıkmışlar ve onlar beklerlerken kuvvetli bir
yağmur başlamış. Yağmurdan ıslanmalarına rağmen orada bekle-
meye devam etmişler. Yağmur saatini sorduğumda bizim Tüney yol
ayrımına gelmeden 1-1,5 saat öncesini, yani tam da Efendim’in
“Hava yağacak gibi” dediği zamanı söylediler. Demek ki kadınlar
orada ıslanırlarken Mübarek de arabada bundan müteessir oluyordu.
Programda Tüney yokmuş. Mustafa Ağabey gayet yumuşak
bir ses tonuyla:
˗ Efendim, Tüneyli ihvanlar iki saattir yolda sizi karşılamak
için bekliyorlarmış. Selam vermek için durmak ister misi-
niz?
dedi. Efendim:
˗ Tabii tabii.
dedi. Baktık, 20-30 kişilik beyaz başörtülü, şalvarlı, üzerlerinde ye-
lekler olan teyzeler bekliyor. Efendim’in arabası durur durmaz
“Efendiiiim” diye, “Dede Paşa” diye, “Allaaah” diye bağıran, ağla-
yan, zıplayan kadınlardan birkaçı arabanın ön kaportasının üstüne
yattılar. Efendim hafifçe cezbeye geldi, “hıhhı” yaptı.
Onlardaki aşkı, talebi görünce bizler de arabada gözyaşları-
mızı tutamadık. Kadınlar:
˗ Efendim, bal hazırladık, peynir hazırladık, yemek hazırla-
dık, ne olur bize gel!
dediler. Efendim de:
˗ Peki, gidelim.